Son Dakika



İnsan zihninin zorunlu bir faaliyeti olan imgenin bilginin taşıyıcısı kavramların oluşmasında ne denli iş gördüğünü en çok inançları bilgi nesnesi yaparken anlıyoruz sanırım. Ahlakın neliği konusunda toplumsal ahlak la felsefi anlamda ahlakın karışması, hatta karıştırılması günümüzde ortalığı bulandıran yararcı çıkarcı eylemlerin edimlerin aracı oluyor.

Toplumsal ahlak asıl olarak zamandan zamana, toplumdan topluma yöreden yöreye değişen değer yargılarıyla kendini belli ediyor. Bir yerde veya bir zamanda, bir toplumda kınanan veya övülen kimi davranışlar düşünüşler farklı toplumlarda farklı zamanlarda farklı yörelerde kınanmayıp övülmeyebiliyor. Genel olarak kültürler de bu görece  değer yargılarından oluşuyor. Bunlar da temellendirilmemiş görüşler olarak  inançlara dönüşüyor.

Felsefi anlamda ahlak, Etik adıyla felsefi bilginin

temel disiplinlerinden biri olarak bütün zaman yer toplum ve kültürlerde geçerliliğini korumakta oluşuyla toplumsal ahlaktan baştan ayrılmakta.

Bilgi nesnesi yapılan ahlakın neliği konusunda kavramlarla temellendirilmiş olması da onu bilginin kendisi yapıyor.

Değer olan ve olmayan arasındaki bu ayrım değerlerin korunması veya harcanmasına yol açan eylemlerin belirlenmesinde işimize yarıyor.  Erdem, adalet, ölçülülük, sevgi, dayanışma paylaşma, doğaya insana saygı, özde sözde birlik bu evrensel değerlerden ilk aklımıza gelenler. Bunlar bizim hem insan olmak sorumluluğumuzu oluşturuyor hem de onurumuzu koruyor. Çünkü bizlere sonsuz gelişim ve yaratı gücüyle donanımlı varlıklar olarak haysiyet sahibi olmayı bahşediyor.

İnsan  binlerce yıllık tarihinde mükemmeli aramaktan hiç vazgeçmedi. Mükemmeli aramak peşindeki insanın kendine örneklediği tanrı fikri, bu nedenle insan zihnine ait bir imge olarak varlığını hep sürdürecektir. Çünkü insanının sonuz gelişim yaratı  gücü geliştikçe tanrı fikri de gelişecektir. Bunu öteleyip perdelemek ancak ön yargılara, doğmalara köktenciliğe yol açmakta, aklı araçlaştırmanın ötesinde aklı yok saymaktadır. Başkasının aklıyla düşünmek erginleşmemiş toplumların ve bireylerin eylemi olarak ortaya çıkar. Kendi aklına güvenmektir kişiyi kişi yapan. Böyle kişilerden oluşan toplumlarda şıhlar şeyhler müritler, öl de ölelim olmaz.

İnsanın değerinden değil, değer yargıları üzerinde yükselen doğmalarla ön yargılarla yaşamak önce etik anlamda ahlakı yok etmektedir. Kişiler bütün kutsal kitapların yasakladığı eylemlere (çalmak, hak yemek rüşvet almak hatta öldürmek, ırza geçmek)  toplumsal ahlakın değer yargılarıyla mazeretler üreterek onlarla birlikte yaşamayı onursuzluk olarak görmemekte, boyun eğmenin meşruiyetinden söz etmektedirler. Bunu yapan şey toplumsal ahlaka ait değer yargılarının göreceliği üzerinden etik temellendirilmelerdeki kavramların içini boşaltarak, baskı ve sömürü amaçlı toplum mühendisliği olmaktadır.

İnsan zihnine ait bir imge olan tanrı fikri ancak ETİK üzerinde temellendirildiğinde toplumsal ahlakın yani görece  yargılarının lekesinden kurtulabilir. Bu nedenle ahlak din üzerinde değil, din Etik ahlak üzerinde temellendirilmelidir. Bir süreç sonunda  oluşan AKP iktidarı etik üzerinde değil din üzerinde temellenen inancın ne olduğunu, nelere yol açarak toplumu ve insanı kokuşturduğunu çarpıcı olarak ortaya koymuştur.

Mucize Özünal
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM