Murat’a

Ankara’da Ferhangi Mayıs

İmza bayramı anısı

Polenler uçuşuyor

Çankaya’dan aşağı

Geredeste otelde mahsur

Dostlukla

20.5.93

Ferhan Şensoy imzası

O günü dün gibi hatırlıyorum. Turne için gelen Ferhan Şensoy’un Ankara Sakarya Caddesi’ndeki Bilgi kitabevinde öğlen zamanı imza günü vardı. Üniversitedeydim, tarih Mayıs sonu, ikinci vizeler dönemi demek ki. Öğleden sonraki dersleri asıp, heyecanla Kızılay’a inmiştim. Bilgi kitabevinin camında imza günü yazısı vardı, ama bekleyen yoktu. Kapıda içim kıpır kıpır bekliyordum. Derken Ferhan ağabey gözünde kahverengi güneş gözlükleri, omuzunda yine kahverengi küçük bir çanta ile tek başına dükkandan içeriye girdi, ben de hemen arkasından daldım dükkana. Dükkandakilerle dostça selamlaştı, ayaküstü lafladı, ben de arkasında öylece bekledim. Derken masaya oturdu, hemen karşısında beni görünce şaşırdı. İki, üç cümle de olsa, bir şeyler konuştuğumuzu hatırlıyorum, polenlerden muzdaripti diye aklımda kalmış. O gün satın aldığım ‘’Gündeste’’ kitabına yukarıdaki sözleri yazarak imzaladı, benim için çok değerli bir imza bayramı anısı ve imza.  

Groteski Murat’a

Ferhan Şensoy’dan

Sevgi ve dostlukla

Ankara, 21. 2.07

‘’Fername’’ isimli ‘’Ferhangi Şeyler’’ oyununun devamı olarak yazıp, oynadığı oyunun arasında aldığım ‘’Afitap’ın Kocası İstanbul’’ kitabına bunları yazmış. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oynadığı oyunda bu kitabın öyküsünü de anlatmıştı. Aklımda yanlış kalmadıysa bu adda bir dizi veya filmin senaryosunu TRT’de oynanması için yazmış, ama TRT kabul etmemiş, O da kitaplaştırmış.

2.11.2011 tarihinde de ‘’FerhAntoloji’’ kitabını yine bir oyun sonrasında imzalamış, sevgi ve dostlukla.

Kütüphanemde beş, altı tane imzalı kitabı olduğunu biliyorum, ama anca üç tanesini bulabildim.

Yaşamımda en çok Ferhan Şenşoy’un oyunlarını izlemişimdir. Bazılarında da oyun sonundaki imza etkinliğini en sona kadar bekleyip, en sonda rahatça biraz da olsa sohbet etmek imkanı yaratmaya çalışırdım.

Aslında Ferhan Şensoy’u tanımam ve sevmem ta çocukluk yıllarıma dayanır. Siyah beyaz televizyon döneminin ‘’Sizin Dersane’’ dizisindeki Adnan Pazarlama rolüyle hatırlıyorum ilk, kalabalık oyuncu kadrosuna rağmen, yedi yaşındaki çocuk halimle ilgimi çekmişti. O’nu ilk sahnede izleyişim de 1989 yılı, Ferhangi Şeyleri’i ilk seyredişim. Bu oyununu Ses Tiyatrosu’nda ve Ankara’da sanıyorum toplamda en az on kere seyrettim. Hatta yine bir oyun sonrası imza saatinde, aramızda şöyle bir konuşma geçmişti:

‘’Ferhan ağabey, benim Ferhangi Şeyler’e bu yedinci gelişim falan herhalde!’’

Şöyle yüzüme garip garip bakıp:

‘’Evet, bazen senin gibi tipler çıkıyor.’’

‘’Hatta, şimdi tam yılını hatırlamıyorum, 80’lerin sonuydu, Kızılırmak Sineması’nda ilk defa izlemiştim. Sağanak yağmur vardı, sinemayı su basmıştı.’’

Ustanın sözleri beni çok şaşırtmıştı, benden daha iyi hatırlıyordu o günü:

‘’Ya evet, 89 yılıydı, ne yağmur yağmıştı ya, hatırlıyorum. Biliyorsun oyunda, oyun icabı elektrikler bir, iki dakika kesiliyor, o temsilde yağmurdan dolayı, yirmi dakika kadar kesildi, seyirci de oyun icabı kestik sanarak tepki vermişti, seyirciyi zor ikna etmiştik.’’

Ferhan Ağabey’in belki yirmi yıl önceki bir temsili benden iyi hatırlaması beni çok şaşırtmıştı, 89 yılı olduğunu da bu konuşma vesilesiyle öğrenmiştim. 

1989’dan sonra Ferhan Ağabeyin hemen hemen tüm oyunlarını turneye geldiğinde veya bir, iki günlüğüne bile İstanbul’a gittiğimde Ses Tiyatrosu’nda seyrettim. Hiçbir zaman sevemediğim İstanbul’da Ortaoyuncular benim için sığınılacak bir liman oldu adeta hep.

Ferhan Şensoy - Ortaoyuncular hiç kuşkusuz Türk tiyatrosunda bir ekol oldu. Kendine özgü tiyatro sanatıyla, tiyatromuzda belki hiç olmayan ve olamayacak olan bir tarzın sahibiydi. Oyun yazan, oynayan, sahneye koyan, yöneten sanatçı azdır. O, bunların hepsini başarabilmiş ender sanatçılardan biriydi. Türk toplumunu bu kadar iyi tanıyan ve oyunlarına aktaran, siyasi eleştirilerini de kendine özgü, korkusuzca yapan başka bir tiyatrocu var mıdır, bilmiyorum.

Türkçemizi bozmadan, kelimeleri çok güzel değiştirerek, adeta kendi tiyatro dilini yaratmış büyük bir usta. Bazı oyunlarının sadece isimleri bile bunu kanıtlıyor.

Kel Hasan’dan Dümbüllü’ye geçti kavuk, Münir Özkul’dan da kavuğu O devraldı ve kavuğun hakkını fazlasıyla verdi. Geleneksel Türk tiyatrosunu, meddahlık geleneğini, Batı’nın kabare tiyatrosunu, Brecht’in epik tiyatrosunu oyunlarında harmanlayan ve halkın sevgisini kazanan büyük sanatçı, ayrıca yazdığı onlarca kitap, oynadığı diziler ve filmlerle de çok yönlü sanatçılığını kanıtlamıştır.  

Beni Ferhan ağabeyde en çok etkileyen şeylerden bir tanesi de duygusal kişiliğidir. ’’Ferhangi Şeyler’’ oyununun son bölümünde, Aşık Mahzuni Şerif’ten bahseder ve bahsettiğinde de her seferinde gözleri dolar, bunu izleyici koltuğundan bile görebilirsiniz. Gözlerinin dolması oyun, rol icabı tabii ki değildir, Mahzuni’yle olan ölmez dostluğunun, gerçek duygularının ifadesidir.

İki yıl önce, 31/Ağustos’ta sonsuzluğa uğurladığımız Ferhan ağabeyin oyunundaki şarkıyı kendimce uyarlayarak, büyük sanatçıyı selamlıyor, önünde saygıyla eğiliyorum. UNUTULMAYACAKSIN FERHAN AĞABEY!

Ağustos 31

Dediler Ferhan Şensoy ölmüş

Çok gülünçsün Azrail.

Ferhan Şensoy ölür mü?(*)

(*) Ferhangi Şeyler oyunundan uyarlanmıştır.

H. Murat Doğan
Gercekedebiyat.com       

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)