Enis Batur'dan 'uçuran' yanıtlar: ‘Şiir yolculuğumda deltaya vardım!’
Şiirlerinden çok denemeleri ve yayıncılığıyla edebiyatımızda kabul gören ancak durmadan şiir kitabı yayınlayan Enis Batur, 'üçleme' olarak planladığı şiir dizisinin ilk kitabı (tam 528 sayfa) üzerine yaptığı söyleşide ilginç değerlendirmelerde bulunuyor.
Cumhuriyet Kitap'ta -neredeyse resmi söyleşicisi- Erol Toygun'a "üçleme"nin ilk kitabı Karanlık Oda Şarkıları üzerine konuşan Batur anlaşıldığı kadarıyla bir hayli dertli.
Batur'un konuşmasından, Türkiye'nin onu hep ters köşeye yatırdığını anlıyoruz. (Siyasi kılavuzu 'Türkiyeli' Oğuz Demiralp, Orhan Koçak vs. olanın, Türkiye gerçeğinden hayli uzakta körler gibi oraya buraya toslayacağını anlamak için müneccim olmaya gerek yok!) Büyük bir hayal kırıklığı içinde yaşıyor. Neredeyse Gazali gibi ölüm ve hatta ölümden sonrasına adım atacağını sandığımız Batur bereket "65 yaş" sonrası "son düzlük"te karar kılıyor.
Koronavirüs salgını günlerine ilişkin soruya, "...salgına ne hacet, ülke yanıyor, küre yanıyor, uğursuz bir çağın içindeyiz." diye oldukça politik (hatta siyasi!) yanıt veren Batur, "Öte yandan, şiir kitabı ayna özelliği taşımaz pek, olup bitenler arkasına döşenmiş bir dekor yaratmaz ille de." diyerek sanat ve edebiyat hakkındaki yayıncılığını da etkilemiş o "genel" anlayışına yelken indiriyor.
Batur kitabındaki şiirlerin "geniş zamanların içinden" geçtiğini vurgulayarak yanan ülke ve yanan kürede kalışını kısa sürede sona erdiriyor.
"Yaşadıklarım, okuduklarım, düşündüklerim ve düşlediklerim kalın bir magma tabakası oluşturmuş zaman içinde" diyen Batur, şiirseverlere eyvah dedirtecek biçimde "oradan sökün ediyor şiirler" gibi ürkütücü şeyler söylüyor!
Enis Batur'un gerçekten "dip"e vurmuş uçuran yanıtlarından bazıları şöyle:
- Hasret duygusuyla ironiyi aynı yatağa akıtmayı seviyorum. Bir de gerçek nedir ki yönünde bir sarsalama isteği yüzeye vuruyor bu son dönemde.
-Bir bulamaç gibi Hakikat. İçinde yanılsama, yanlış teşhis, bile göre çarpıtma, hülyalı tespitler, daha bir dolu unsur birikiyor.
-Şarkılar’ın şahdamarı Metafizik. Bulutsuz yağmur olmaz. Exitus’a kalkıştığımda, aynı anda iki soluk isteyen düzyazı kitaba giriştim, birlikte yol alıyorlar o gün bugün. İki kitabın da döşemesine felsefenin katkısı belirgin, felsefe kitapları olmadıkları halde.
-Metafizik diyorsam, şiirler Hayat ile Ölüm’ün arasına açılmış uzun bir tereddüt tünelinden geldikleri için. Orada sis ve berrak ortam peş peşe üstünüze çökebiliyor, ayırt etmeye çalışıyorsunuz imge kutunuzda.
- Şiirin özünde bir banyo etme süreci bekliyor. Orada ışık ayarları, vakit ölçümleri titizlik ister. Farklı versiyonların yoklanma nedeni bu. Sonunda, size göre en olgunu okura doğru yola çıkıyor.
-Exitus II kaba hatlarıyla bitmiş durumda. İnce ayarları üzerinde gereğince durabilmek için bir yıllık süreye hakkım olduğuna inanıyorum! Opera bir tek bekleyenler açısından mı eziyetli sanıyorsunuz, benim düpedüz içimi tüketiyor, belli ki daha da tüketecek. Ne zaman bitecek, bitecek mi kaygısını hiç duymadığımı sanmayın. Şairin denetleyemediği bir iç sıralaması var, kendine söz geçiremiyor, “gelen” neyse onu düşüyor kâğıda.
-Birinci kitaptan ikinciye ve üçüncüye yürüyen bir anadamar görüyorum ben, ama çok sayıda yeni kılcal damar, farklı plexus’lar da görüyorum. Deleuze’ün başlığına göndermeyle: Fark ve Tekrar.
- Övünmek gibi olmasın, çünkü yansız bir saptama, debim azalmadı yılların içinde.
(Bu konuşma Ocak 2021'de Cumhuriyet Kitap'ta yayınlandı. İnternet ortamında buradan okuyabilirsiniz.)
Edebudsman
YORUMLAR