Son Dakika



“Sivas Madımak Katliamı”ndan önce yayınlanan El Küdüs tarzı bir bildiri festival öncesi alttan alta yayıldı ki korkup ürkmemek elde değil.

Dolaysıyla çoğu katılımcı biletlerini iade etti kaçtı; çoğu topluluk tüydü; çoğu “sponsor” (Bilgi Üniversitesi dahil!) sıvıştı.

Bir tek İngiliz grup Kaiser Chiefs'in solisti Ricky Wilson, festivalde alkol satışının yasaklanmasına tepki gösterdi ve sahneden inip seyircilerin arasına girdi, “hayranlarına onlarca bardak bira dağıttı!”

Sıranın Efes Pilsen Blues Festivali vs. gelmeyeceğini kimse artık garanti edemez.

*

1980'lerin ortalarında “12 Eylül faşizmi”nin zindanlarından çıkınca içeri tıkılmaktan kurtulmuş eski devrimci arkadaşlarımı aramıştım boğulmamak için.

Arkadaşlarımın falanca barda olabileceklerini, orada olmazsa diğer falanca barda kesin olacaklarını söylemişlerdi.

Beni en çok şaşırtan ve Naomi Klein'i haklı çıkartan “şok”lardan birini (ki sonraları daha çok şok yaşayacaktım şok olduğunu bile bilmeden!) arkadaşlarımın berbat durumlarını gördüğü o zaman yaşamıştım.

*

12 Eylül faşizmi milyonlarca gencin gazete, dergi, kitap okuyup tartıştığı, sinematekleri doldurup sanat filmleri izlediği, amatör tiyatro toplulukları kurduğu tüm dernek, oda, kuruluş ne varsa yasaklamıştı.

Yerine de birahanelerin açılmasını serbest bırakmıştı! Havada “zararlı” kuş urutmayan, meydanlarda ilericilere, devrimci kurumlara, kitaplara hot zot köpükler saçarak bağıran, MC iktidarlarının bile cesaret edemedeği dindersini bile zorunlu hale getiren generaller her yandan pıtrak gibi çıkan birahaneler (barlar) için pek alicenap ve yumuşaktılar.

İçeriye düşmekten sıyırmış “dışarıda”ki bütün arkadaşlarım istisnasız biracı/barcı olmuşlardı.

Efes Pilsen'in altın yılları!

*

Ben 80 kuşağına biraz da bira kuşağı derim.

Yaşadığım şoktan mıdır nedir ayda bir ya da iki “bira”yı geçmez içtiğim. Masada ikinciyi içtiğime kimse şahit ol(a)madı.

Böylece “asosyal”leştim; yalnızlaştım; gelip geçti yaşamım...

*

Hele bir “protest!” müzik grupları türemişti ki Che Guevara saç sakalı, mont, bere, kızıl fular; yanlarında ben devrimci olmayı herhalde hiç başaramadım kompleksine bile girdim.

*

Şimdi bu bira kuşağının, protestçi biracıların birer bira tenekesi kadar dirençlerinin olmadığı açığa çıktı.

Yıllardır yapılan Efes Pilsen One Love Festivali önce Eyüp Müftüsü'nün Eyüp'ü “Türkiye'nin Medinesi” ilan etmesi ile rengi bulanıklaştı.

Festivale gelenler yol boyunca “İçki kötülüklerin anasıdır!” pankartalarının altında da durumu çakamadılar; (nasıl  ezan yeniden Arapça okutmaya başlandığı gün -18 yıl Türkçe okunmuştu haberiniz var mı?- yurt sathında 20 bin kurban kesildiğinde tehlikenin farkına varamadığımız gibi!) alana geldiklerinde alkollü bira yasaklandı gerçeğini öğrenene dek.

İnanıyorum ki istisnasız hepsi başörtüsü yasağına karşıydılar; belki de biralarını yasaklayan zihniyetin elemanlarıyla birlikte mücadele etmişlerdi!

Tuttukları Efes Pilsen basketbol takımının adına müdahale edildiğinde başlamıştı aslında tehlike; hatta patronu kapatma kararı aldığında da Aziz Nesin öyküsündeki gibi “yok canım bana zarar gelmez, yok yok, tehlike yok canım...” diye düşünmüş ve Anadolu Efes ismini alınca da rahatlamışlardı.

*

Bu güzel toprakları ortaçağa çevirmek isteyen zihniyet karşısında gençlik, bira kutularına ve Birikim solculuğuna sıkıştırılmış yaşamlarına, bu kutuları buruşturup atarak karşı durmalı, ellerini başının arasına almalı, bilimsel yöntemler bularak kendi yaşamını, geleceğini daha bilinçli düşünmeli.

Edebiyat ve sanat onları bekliyor!

Tehlike öyle basit bir tehlike değil çünkü.

 

Ahmet Yıldız

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM