Dergiler cennetindeki cehennem / Hasan Hüseyin Yalvaç
Sonuç olarak belirleyici olan dergi değil sanatçının duruşu ve yarattığının sanatsal kimliğidir aslında
Her gecenin sabahı, her sabahın gecesi olduğu gibi dergilerin de aydınlık ve karanlık dönemleri vardır. Karanlığında üzülür, aydınlığında sevinirsin. Çünkü kendine/kendinize göre bir sorumluluğu insanlara sunarsın/sunarsınız. Oysa kimsenin birbirini sevmediğini görecek kadar da deneyimlisinizdir. İşte bu sevgisizliğin ortasında en doğru tavrı takınmak, en sevilecek yandır. Çünkü yayımlananlar tartışmasız şiirdir, öyküdür, denemedir. Yazanların tartışılmasına, yazılanlar kulak asmaz. İşte bu tespiti yapan dergiciler aydınlık dönemlerindedir. Yaratmadaki ‘ben’, toplumda ‘ben-cilleşirse’ sanatın görkeminden uzaklaşır ve sıradanlaşır. Yaratı sırasındaki ‘ben’i yaşamın içinde ‘biz’e taşımak insan adına olumlu olandır.
Dergi çıkarmak, dergi yayınlamak, insanlara yazabilecekleri alanlar açmak çoğu şair ve yazarın düşlerini süslemiştir. Kısa ömürlü de olsa bu işe soyunanların sayısı az değildir. Bu eylemi her kara noktayı kapatarak bir sevda olarak gördüğümü belirtmeliyim. Yayınlamayı bir tarafa bırakırsak iyi bir dergi izleyicisi olmaya çalıştım her zaman. Kimi dostlar destekledi bu izlemeyi, kim de zorunlu olarak bedelini ödeyerek izledim.
Oysa bu işin gerçekten zor yanı, bizim gibi ekonomik koşullar altında boğulan şair ve yazarların dergi ve kitap izlemek için ayırmaya çalıştığı bütçe. Bugün, dergi arşivime baktıkça ve noksan sayıları gördükçe söylemek istediklerimin az bile olduğunu düşünüyorum. İçinde bulunduğum Şiir Okulu adlı dergiyi sevgili şair/araştırmacı arkadaşım Ali Narçın’la kotarmaya çalıştık İstanbul’da ve 6-7. sayıları bir arada olmak üzere 7 sayı dayanabildik. Fakat o sevdanın, insanı aradan yirmi yılı aşkın bir zaman dilimi geçse de, hâlâ coşturduğu kesin.
Yeni yeni insanlar tanıyor, onların geleceğinde küçük bir nokta da olsa kapı aralayıcı oluyorsun. Bundan daha güzel şey olur mu? Diğer bir dergi deneyimim de İzmir’de oldu. Tek başıma tüm sıkıntılarını üstlenerek Minerva’yı 6 sayı çıkarabildim. 1500 adet basıyordum. İki sayı sonrasında tüm ilişkilerde çatırdama olduğundan döndürmek olanaksızlaştı ve kapatmak zorunda kaldım.
Dergiciliğin bendeki olumlu yanlarından biri de dergiler arası takas yapmaktı. Bu eylemle birçok dergiyi izleme olanağı buluyor onlardan edindiğin artı ya da eksi deneyimleri kendi dergiciliğine uygulayabiliyordun. Ki bu takasın bir başka güzel yanı da Anadolu (taşra) dergiciliğiyle ilişkileri geliştirmekti. Ve oralara hapsedilmiş birçok güzel insana ulaşabilmek, onlarla ilişki kurmaktı.
İlk şiirimin yayımlandığı (1964-65) yıllarından 1988 yılına kadar hep taşrada yaşadım. İletişim bu denli gelişkin olmadığından zorunlu bir daralmanın içindeydiniz üreten olarak. O zamanlar bir ilke edinmiştim, yerel gazetelere yazmak. Kimi zaman bir şiiri, bir öyküyü ya da bir denemeyi çoğaltarak, birbirinden uzak kentlerin, ilçelerin yerel gazetelerine göndermek.
Kimilerince eleştirilse de bu eylemimin insan dostluğu ve sanatsal paylaşım adına çok yararını gördüm. Kdz.Ereğli’nin Memleket ve Şirin Ereğli; Kars’ın Kars Haber, Kars Mücadele, Halk ; Antalya’ın Antalya Haber, Anamur’un Anamur Akdeniz; Karabük’ün, Karabük Postası, Akşam Bülteni, Karabük İçin Elele, Bölgenin Sesi; Zonguldak Yenice’nin Yenice, Devrek’in Devrek’in Sesi; İstanbul Bakırköy’ün Çağdaş, B. Çekmece’nin Trakya’nın Sesi, Yeni Trakya Ekspres; Kütahya Simav’ın Yeni Ses, Anadolu; Adana’nın Yeni Adana; Gaziantep’in ‘Gaziantep’te Bugün’; Bursa Karacabey’in Meltem, Yenişehir’in Yenişehir; Siirt’in Siirt Mücadele; Aydın’ın Ses; Denizli’nin Denizli; Giresun’un Yeşil Giresun; Sinop Gerze’nin Hür Gerze gibi aklıma ilk gelen gazete adlarıdır eylemimin tanıkları. Bu eylemimi 2000’li yılların ortalarına kadar sürdürdüm. Bu süreç içinde de yine taşra dergileri devreye girdi. Onlarla da ilişkim aynı çerçevedeydi. Anımsamaya çalışayım: Muğla’dan Mendos, Urfa’dan Anzelha, Gaziantep’ten Mavi, Adana’dan Aykırı Sanat, Turunç, Ey”lül, Lül, Tını, Tersakan; Konya’dan Çalı, Tekirdağ’dan Mavi, Kiraz, Şarköy Sanat; Karabük’ten Tay, Söke’den Beşparmak, Söke Rehber; Mustafakemalpaşa’dan Patikalar: Bursa’dan Maviada, Eliz, Onaltıkırkbeş; Samsun’dan Kuzeysu; İzmit’ten Aydili, Aydın’dan Aydınca, Afrodisyas Sanat, Antalya’da Kırk Merdiven diye belirtebilirim. Tüm bunları yazarken bir yerlerde şiir ve yazılarımın yayınlanması anlamındaki düşüncem hep ikinci planda kalmış, ilk düşüncem olan dostluk ve iletişimin gelişmesine caba göstermişimdir. Ki bu süreç devam etmektedir. Buradan varmak istediğim iki önemli sonuç var. Birincisi, bu Anadolu dergileri ya içlerine kapanıp, kendi yağlarıyla kavruluyorlar ya da dışarıya açılarak ulusallaşma çözümleri arıyorlar. Buradan yine iki sonuç çıkıyor. Anadolu dergilerinde yazan birçok birikimli ve yetenekli arkadaş kaybolup gidiyor ya da ulusal dergilere gücüyle sıçrayarak yazdıklarını daha geniş kitlelere ulaştırıyorlar. Buradan da iki nokta dikkatimi çekiyor. Birincisi ulusal dergiciliğe çıksalar da amatör ruhunu koruyanlar, diğeri ise oralara varınca geçmiş zamanını yitik kabul ederek kirlenmeye bulaşanlar. Sonuç olarak belirleyici olan sanatçının duruşu ve ürettiğinin sanatsal kimliğidir aslında. Geriye yeniden dönersek: Bizim kuşak gençlik dönemlerinde Yaşar Nabi Nayır yönetimindeki Varlık dergisinde şiirinin, yazısının çıkmasını önemserdi. Varlıktaki yazılanları bir edebiyat yapıtı gibi görür, yeniden yeniden okurdu. Çünkü o dergide sürekli yazanlar edebiyat yolunun ana taşlarıydı. Kimi yazarlara politik yönden kapalı gibiyse de çok da tutucu olmadığını söylemeliyim. Yine bu dönemlerin en önemli dergilerinden Vedat Günyol yönetimdeki Yeni Ufuklar’ı belirtmeliyim. Hüsamettin Bozok’un Yeditepe’si, Salim Şengil’in Dost’u, Atıf Özbilen’in Güney’i önemli dergilerimizdendi. Buralarda şiir/öykü/deneme yayınlamak sanatsal kimliğinizle ilgili önemli bir adımdı. Yine iki döneme ayırabileceğimiz Necip Fazıl Kıskürek’in ‘Büyük Doğu’su ile Mehmet Çınarlı ile İlhan Geçer’in Hisar’ı döneminin önemli dergileriydi. Günümüzde kapanmış olan Damar’, Gerçek Sanat, Yeni Adımlar, Gelecek, Militan, Halkın Dostları, Dönemeç, Çalı, Eski unutulmamalı. Bugün varlığını sürdüren dergilerimizden Kıyı, İsancıl, Berfin Bahar, Eliz, Dize, Afrodisyas Sanat, Beşparmak, Evrensel Kültür, Aydili, Hece, Öğretmen Dünyası, Varlık, Kitap-lık, Notos, Sözcükler, Özgür Edebiyat gibi adları da belirtmeliyim. Tüm bu dergi adlarını yazarken her hangi bir ön düşünceyle hareket etmediğimin bilinmesini isterim. Doğaçlama yazdığım bu yazının akışı gereğidir söylediklerim. Manifestolarına katılmasam da edebiyat dergilerinin sanata mutlaka katkısı olduğuna inanırım. Siyasi farklılıkları olsun, post modern, modern, gerici yapıları bile olsun, bir şeyler almak isteyenlere bir şeyler verdiği tartışmasız bir gerçek. Yanlışı verseler doğruyu bulmana, doğruyu verdiklerindeyse yanlıştan uzaklaşmana mutlaka neden olurlar. Kendi kişisel düşünceme uymayan birçok dergiye şiir/öykü/yazı göndermem; ayrıca ‘falanca dergide yazamıyor’ diyenlere karşıda, birkaç arkadaşın tanıklığında takma isimle gönderip yayınlattığımda olmuştur. Sanatın kendi yaratım sürecinin amaç olduğu yaratım sorası araç olduğu bilinciyle hareket ederek toplumcu gerçekçi bir çizgiyi birikimim ve yeteneklerim doğrultusunda yaşatmaya çalışıyorum. Edebiyat/sanat dergisi çıkartmak, arkasında birileri yoksa gerçekten zor, kahırlı bir iştir. Ancak sevdası olanlar gerçekleştirir. Çünkü güzel şeyleri beğendirmek bile zorlaştı günümüzde. Beklenilenin gittikçe nicel farklılaşması( nitel değil dikkat edin) ve iyi edebiyat, iyi sanat kavramından eylemsel anlamda uzaklaşılması da gerçek dergilerin zor yanları olmaktadır. Dergicilik, eş dost gözetilmeden sanatın ilkeleri doğrultusunda ve elbette ki siyasi çizgilerini koruyarak yapılmalıdır. Zaten siyasetsiz bir sanatı düşünmek olanak dışıdır. Ama siyasi görüşüne katılmadığın halde, sanatın ilkelerini, estetik beğeniyi yerine getirenlerin üretimleri de sanat adına saygı duymak zorundasın. Bu nedenle mutfağımızı zenginleştirenlere de emekleri adına ‘sağ olun’ diyorum. Çoğunuz bilmez belki. İzmir/ Seferihisar’ın Ulamış köyünde M. Necati Özsu (şair/yazar/ressam) ağabeyimiz Nasır adlı bir sanat dergisini (37 sayı) ve Saban adlı dergiyi (7 sayı) yayımladı. İşte böyle bir sevda dergicilik, edebiyatçılık. Mutfağı iyi olan edebiyatın insanları hiçbir zaman ölmezler. Kimi dergilerin adlarını anarak yazımı noktalıyorum: Abece, Adam Sanat, Afrodisyas Sanat, Agora, Ağın, Alaz, Amik, Anadolu Ekini, Andız, Ankara, Edebiyat, Anzılha, Ardıçkuşu, Arkadaş, Aydili, Ayıntap, Aykırı Sanat, Basad, Hasan Hüseyin Yalvaç (Afrodisyas Sanat)
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR