Son Dakika



1

hoşçakal şehrim, şehrim hoşçakal
tüyü bitmedik sevincim, tohuma kaçmış hezeyânım
bir yağmur damlasına sığınmaya çalışarak
kirden ve nemden örülmüş bir yatağa
sinen yıllarım, oğlum, yalnızlığım
bir metrekarelik alanlarda göçebe olarak
aynı yüzler, aynı kinler, sonsuz kıskançlıklar
içilen biranın buğusu parmak uçlarımda


ayak basılmamış toprağım, dürülmüş göğüm
yüzü karanlık bir kalabalık
parmak basma ve bastırma yetkim
üstgeçitler kurup, altgeçitlerde titreyen devrimci ruhum
devletimin gri yüzü, bu kadar...
bu kadarsa ayrılıklarla örülsün yünüm
ankara, anakarası yaşamadım, diyebildiğim her şeyin
yine de hoşçakal şehrim, şehrim hoşçakal
sevgilin, oğlun, şairin... nankörün olayım.


2
dönerim belki bir gün, papazın bağı'nda martıların uçuştuğu bir gün
oltamı kuğulu park'ta unuttuğum bir gün
belki oğlum beni babalar günü'nde hatırlar
sevinirim, akasya kokularına bürünürüm
neyin meşhur? hiç de nankör olmadıydım bu kadar
belleğimin apışarasında oyuncak bir bentderesi maketi gibi kaldın
salavat getirdi çıkrıkçılar yokuşu'n...


istanbul'da bu moda: her şey küçük harfle başlar
özellikle yer adları artık özel değildir
devrimin evrildiği yerde bunu nasıl anlamadım
kamudan yarattığım rengi gavurlara resmettirdim
bol sıfırlı resmi plâkalar iliştirdim cüzdanıma
devletim gülümsedi derin derin
konur sokak'ta engürü kahvesinde nihat'ın ıstakasının tam ortasına düştü
ben sıfırın altına düştüm, herkes ağladı


çocuk sordu, sordu piç kurusu:
- bu şiirde niye hiç büyük harf kullanmadın?
- istanbulin giyindim, kendimden soyundum
belki bir gün anadan üryan, babadan isyan alır
bir gün yürür, gider, adam olurum...


3
hoşçakal şehrim, şehrim hoşçakal
an kara tahtım, yan kara yüzüm, son kara yolculuğum
beni artık gökler, denizler paklar
kâğıtlara dar gelen kalemler, kalemleri boğan kusmuklar
nedir ki, neye varır ki, nereye varır dur'um, durağım
seyrelir içimde rengini unuttuğum bir su
bir şeyleri kaldırır kaldırır oturturum
belleğimdeki tek kırıntı bu, ötesi serum
her şeye varım, kabûsu türki, kâmusû ölüm
ama o su, ama o suda olmasa
bilmezler ki o zaman, anlamaz ki zaman
bir hızar sesi kulak diplerimi ovalar


hoşçakal şehrim, asıl şimdi, artık şimdi hoşçakal
dünya hâlâ dönüyormuş- öyle diyorlar... 


Ahmet Erhan 
(Öküz Dergisi, Temmuz 2001)

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM