Çocukluk gökyüzümün yitmeyen yıldızı Özay Gönlüm / Hasan Murat Doğan
Özay Gönlüm sanatının en olgun çağında amansız hastalıktan genç yaşta aramızdan ayrılmıştı. Kısa yaşamında 3 bin 400 türkü derlemiş, 42 ülkede konser vermiş, halk müziğini dünyaya ve çocuklarımızdan başlayarak geniş kitlelere sevdirmiş müthiş bir sanatçımızdı. Saygıyla anıyoruz.
‘’Ey benim yürekleri engin, gönülleri zengin, yuvaları mutlu, aşları datlı, gatmerleri kırk gatlı, can gardeşlerim.’’ 70’li yılların sonu, 80’lerin başı, siyah beyaz televizyon yılları, benim de çocukluk yıllarım. O yıllarda, akşamları açık olan televizyondan, sıkça bu ve buna benzer sözlerle izleyiciyi selamlayan, arkasından türkülerini sıralayan, aralarda fıkralar ve ‘Nine’nin Mektupları’nı anlatan halk ozanı Özay Gönlüm, yemek soframıza misafir olurdu. Elinde kendi tasarımı olan tek gövdeli, üç kollu Yaren sazı, kendisiyle adeta bütünleşmişti. Tanbura, bağlama ve curadan oluşan Yaren sazı, Özay Gönlüm’ün müziğini aynı zamanda çok sesli hale getiriyordu. Her daim muzipçe gülümseyen yüzü, teatral kişiliği, gülmeceyi de çokça kullanarak, adeta bir meddah yorumuyla, sadece türkü söylemez, anlatılarıyla da tek kişilik gösteri, sahne şovu sunardı, kendi deyimiyle can seyredenlerine. Yemek yerken, kulağımın ve gözümün O’nda olması, yemeğe ayrı bir keyif katardı. Kaynak kişisinin kendisinin olduğu türküsünde söylediği gibi ‘armut dalda gız bahçede sallanır, yere düşer şekerlenir ballanır’ ise, yediklerim de şekerlenir ballanırdı. Edip Cansever,: ‘’Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.’, Jorge Amado ise, ‘İnsanın anayurdu çocukluğudur.’ demiş. Benim de anayurdumun, gitmeyen gökyüzümün, yitmeyen yıldızlarından birisidir Özay Gönlüm. Ne zaman gönlüm daralsa, türkülerin kardeşliğine, arkadaşlığına, dostluğuna, temizliğine, güzelliğine sığınırım. Pir Sultanların, Karac’oğlanların, Yunus Emrelerin, Aşık Veysellerin, Dadaloğluların, nice ölümsüz halk ozanlarının geçtiği bu topraklar, kültür ve türkü hazinesidir. Dünyanın içinde bulunduğu karanlık çağda, anayurduma dönmek ister, türkülere ve özellikle de son yıllarda Özay Gönlüm’e de sığınırım. Ustasız bir ustadır Özay Gönlüm. Müzikle Kütahya’da tanışıyor, babasının aldığı ağız armonikasıyla; henüz üç yaşındayken. Ortaokul yıllarında mandolin ve keman ile devam eden müzik serüveni, lisede bağlamayla buluşuyor. Ustası olmadığı için, gece gündüz demeden, aşk ve büyük bir azimle kendi kendisine bağlama öğrenmeye çalışıyor. O günlerden başlayan bağlama tutkusu, kendisiyle bütünleşiyor ve yaşamının amacı, hatta adeta anlamı haline geliyor. Başlarda sazı gitar gibi çalarak, rock’n roll tarzında İngilizce parçalar çalıp, söylüyor, İspanyol pasa dobleleri, Hint müzikleri yapıyor. 1956 yılında Muzaffer Sarısözen ile tanışıp, Ankara Radyosu’nda ‘Yurttan Sesler’ programına katılmaya başlıyor. 1966 yılında Ankara Radyosu’na ‘yetişmiş sanatçı’ olarak giriyor, yaşamının sonuna kadar, 34 yılını bu kuruma veriyor. Ağırlıklı olarak Ege Bölgesi’ne ait eserler seslendiriyor: Ağır ve kıvrak zeybekler, boğaz havaları, teke zotlatmaları, oyun havaları, ağıtlar, tahtacı semahları, deyişler. Üç sazlı yareniyle, adeta dört kişilik bir müzik grubu oluyor. Kendine özgü gelişkin saz çalma tekniği ile de birçok icracıya örnek oluyor. Özay Gönlüm yurtiçi ve yurtdışında sayısız konser vermiştir. TRT repertuvarında derlemecisi, kaynak kişisi ya da notaya alıcısı olduğu 200 civarında türkü bulunmaktadır. Halen aynı zevkle dinlediğimiz ‘Sobalarında kuru da meşe yanıyor’, ‘Dumanı da vardır şu dağların başında’, ‘Denizli’nin horozları’, ‘Hıkkıdık duttu beni’, ‘Gımıldanıver’, ‘Evlerinin önü bulgur kazanı’ gibi ün yapmış türkülerde emeği vardır. Yaren sazı gibi, yergi ve öğütlerden oluşan ‘Nine’nin Mektupları’ da Özay Gönlüm ile özdeşleşmiştir. Kendine özgü dili ile metinlerini yaratan Gönlüm, bir meddah gibi, gözlem ve eleştirilerini, teatral kişiliği ve Denizli şivesiyle dile getirmiştir sahnede. Sazının, sözünün yanında, Özay Gönlüm’ün kendine özgü sahne performansı O’nu ölümsüz kılmasında en önemli etkendir. Televizyon ekranından bile izleyiciyle yürekten kurduğu iletişim, sempatik tavırları, anlatılarında ve türkü söyleyişinde mizahı çokça kullanması, benim 40-45 yıl önceki çocukluğumu bile etkilemiş, bugün de sazıyla, sözüyle sığınağım olmuştur. 1/Mart/2000 tarihinde sonsuzluğa göçen, çocukluk gökyüzümün yitmeyen yıldızı Özay Gönlüm, diğer büyük halk ozanlarımız, türkülerimiz gibi hiçbir zaman yitmeyecektir, gözümüzden gitmeyen gülümseyen yüzü, yaren sazı, türküleri, fıkraları ve mektuplarıyla. ‘’Yaşantınız mutlu, yuvanız kutlu, diliniz datlı olsun gaari..’’ Hasan Murat Doğan
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR