Cezmi Orhan resimleri şaşırtıcı bir sadelik ve hızla yapılmış izlenimi veriyor. Birkaç fırça darbesiyle hazırlanmış zemine aynı zemin fırçasıyla kotarılmış keskin hatlarla yerleştirilmiş bir figür. Bir elin kendi kafasına göre salladığı fırça darbelerinden kurtulmuş burun ve gözleri ifade eden birkaç kara delik ise büyük bir kederi vurguluyor. İnsan bedenine sırtından bakmak gibi.
Gülmeyen bu insanlar sert acı veren bir darbeyle şekil almış ve öyle soru işareti gibi kalmış gibiler. Cezmi Orhan’ın resimlerinin ana temasını oluşturan insan bedenleri, hani bedenin dili olsa da konuşsa gibi.
Sırtından bakmak bilinmeze bakmaktır. Bir insanın ardından bakmak,  insanı derin, değişik düşüncelere sevk eden bir şeydir. Cezmi Orhan’ın resimleri karşısında bu derin düşüncelere dalıyorsunuz. Kalın fırça darbeleri resimde oldukça tedirgin bir hava yaratıyor demek ki. İnsanın varoluşsal konumu, belki de; belki insan denen canlının acı serüveni.
Böyle hareketli ama tedirgin ortamda ateş kırmızısı bir figür ya da mavinin en yumuşağından capcanlı bir renkten sapmamış bazı resimler ise sizi rahatlatıyor.
Cezmi Orhan bir konuşmasında (Şencan Gültutan’la), resmi hakkında epey ipucu veriyor:
“Her zaman olmuyor. Boş bir tuval geçekten de sonsuz, sınırsız bir dünya gibidir. Özellikle benim gibi ressamlar, sanatçılar, sonucu baştan görmezler. Boya niteliği, sürüş vs. gibi etkenlerden dolayı sonucu başka bir anlamda tahmin edebilirsin. Eskiz üzerinden veya herhangi bir somut görsel üzerinden ilerlemediğim için nerede ne çıkacağını kestirebilmem mümkün değil. Tuvalin sonucunu görüyor musun ya da tuvalin sonucunu görmek nedir dersen herhalde şöyle bir şeydir: bir el var, bir de onun üzerinde dolanan bir başka el daha var. Bu el tuvalde görünmez halde duruyor, büyük ihtimalle zihninizde de hazır. O eli yaptıkça üzerinde dolanan el gidiyor ve onun üzerine oturuyor. Onun üzerine oturduğunda tamam diyorsunuz...”
Cezmi Orhan şanslı bir ressam. Çünkü bugün ikisi de önemli ressamlarımızdan Ekrem Kadak ortaokulda, Yusuf Demirtaş ise lisede “rastlantı sonucu” resim öğretmeni olmuş.
Belki de Yusuf Demirtaş’ın özgün baskı yapıtlarındaki soyutlama, doğal olarak “figürsel ayrıntılar”, kavramsal “bütüncül” öğelerin ağır basması Cezmi Orhan’ı etkilemiş olabilir. Ekrem Kadak ise sanatçıyı daha çok “Aynalar” ve “Defter Resimleri”ndeki figürlerle etkilemiş olmalı. 
Cezmi Orhan kendi resmini/tarzını kurmuş bir sanatçı. Herhangi bir yerde yapıtlarını gördüğünüzde bu Cezmi Orhan’ın yapıtı diyebilirsiniz.
Soyutta ayrıntıyı arıyor.
Cezmi Orhan, sanatta başarı için yeteneğe ve ilhama değil, daha çok çalışmaya inanan bir ressamımız.
Bu nedenle olacak yirmi yıldır yönettiği Ankara Kocatepe’deki Kum Sanat Merkezi'nde en çok desen çalışmaya önem veriyor. Gerisi, “sanatçının içindeki yaratma cesaretinin ve arzusunun bastırılamazlığının huzursuzluğu”na kalmıştır. Özgürlük ise sanatın yeşermesi için olmazsa olmaz etkendir; büyük bir “olanak” ve “zemin”dir. Özgürlük vicdanı ve aklı hür insan demektir.
Sanatta muhafazakârlık anlaşılmaz bir şeydir. “Oysa karşılaşma zengin bir havuzdur ve neredeyse kültürel melezleme olur ve kültürel melezlenme insan gelişiminin en önemli ayaklarından birisidir hatta lokomotif özelliği taşır. Bugün hala Paris’in, New York’un ya da Berlin’in taşıyıcı olmasının nedeni çok farklı uluslardan, etnisiteden, inançtan, kültürden insanların orada karşılaşmaları ve birbirlerini beselemeleridir.”  
Cezmi Orhan’ın resim sergisi en son Ankara’nın seçkin galerilerinden Galeri Akdenizde 1- 10 Şubat 2018 tarihinde sergilendi
Ahmet Yıldız

GERCEKEDEBİYAT.COM

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)