Çakalkaplan: Burhan Günel'in son romanı
“Üzülme” dedi Ferhat, dingin, umursamaz, dalgın. “İnsanların çoğu maskeli artık.”
Burhan Günel'i bir kış günü, 24 Aralık 2012 günü, 65 yaşında, bir yazar için genç bir yaşta toprağa verdik. Ama onu yazdıkları hep yaşatacak. Bizce en ilginç romanlarından Çakalkaplan’da geçen olaylar 1980 sürecinin beslediği ve biçimlendirdiği 2005-2011 Türkiyesinde yaşanmıştır. Anlatılan çoğu kişi ve kurumunu gerçek olan bu özyaşamöykü(sel) romandan bir parçayı gerçekedebiyat.com okurları için yayınlıyoruz: * Eşrefpaşa’dan Basmane’ye doğru inen caddenin solunda, Konak Meydanına, Bahri Baba Parkına, yolun ötesinde kalan denize bakan tepede öğretmenevi. Çevre yolu geçiyor sahilden. En uçta, iskelenin yakınında “Atıf” adında bir “kafe” vardı altmışlı yıllarda. Şimdi yok. Yıkıntıdan geriye kalan toprağın üzerinde çift yönlü asfalt yol. Dalgınca içini çekiyor. Havalar ısınınca camları çıkarılmış pencerelerden birinin önünde durmuş, on sekiz on dokuz yaş gençliğinin geçişini izliyor. Atıf’ın kapısında, iskelenin önünde, Karşıyaka vapurlarının güvertelerinde... Kiminde Yılmaz’la, Erkan’la, Bücür Ali’yle, Berbat Asaf’la; kiminde yalnızlığın sessizliğinde tek başına ya da yeni tanıştığı kız arkadaşıyla... Eşrefpaşa’daki “aile çay bahçesi”ne gelirlerdi okul kaçakları olarak. Erken yazların ya da geçmek bilmeyen sonbahar gecelerinin esintisiyle içlerinin ve tenlerinin ürperdiği açık hava sinemalarına. Ayçiçeği, kabak çekirdeği çıtırtısı karışırdı gençlik coşkularına, bedenleriyle yüreklerinin sözden anlamaz, halden bilmez kıpırtısına. Artık yalnızca anılar ve silik görüntüler var o yıllardan kalma. Sokak, cadde, semt adlarının çoğu silinip gitmiş; birkaçı kalmış belleğin kıyı köşe uzaklığında. Salonda birkaç kişiler. Erken geldiler. Tacim’in arabasıyla. Arkadan, taksiyle, kendi olanaklarıyla gelenler olacak. Mehmet Yaşar Bilen, Recai Atalay, Asım Öztürk... Asım ayarladı salonun girişe göre sol dipteki bölümünü; iki uzun masa hazırlattı, yaklaşık yirmi beş kişilik soğuk meze tabağı masalarda. Çatal bıçak takımı, peçete, su bardakları. Asım, restoran yöneticileriyle tanışıyormuş; ayda bir iki kez toplanırlarmış burada müzik ve şiir dostlarıyla. Bir de arkadaşı gelecek o topluluktan; saz çalıp türkü söyleyecek. Sesi pek güzelmiş, halk müziğinin genç ustalarındanmış. Tacim, yeniden fuar yönüne gitti; otele uğrayıp konukları alacak. Küçük çocuk var, bebek arabası var; öncelik Munzuray’da. Sığışabilirlerse Hayati ile Bilge’yi de getirecek. Mehmet Yaşar, sessizce Ferhat’ın yanına yaklaştı; bir süre izledi onu konuşmadan, devinmeden. Sonra elini omzuna koydu, arkadaşına doğru eğildi. “Efkârlandın galiba” dedi alçak sesle. Ferhat başını çevirip baktı; burada mıydın Yaşar... Geri önüne dönüp pencereden uzaklara, körfeze, Karşıyaka’nın ışıklarına doğru kanatlandı. “Aşağıdaki ışık deryasında gençlik yıllarımı görür gibi oldum az önce” diye mırıldanıp içini çekti. “Karşıyaka’da Nedime adlı bir kızla tanışmıştım. Çok güzeldi. Eva Gardner’a benzerdi. Sokaklarda dolaşırken ürkekçe, suç işlercesine, yürek çarpıntısıyla el ele tutuştuğumuz olurdu. Birlikte pastaneye, sinemaya giderdik. Filmin birinde, başlarımızı birbirine dayayıp sessizce ağlamıştık. Warren Beauty ile Natalie Wood oynuyordu. Filmin adını unutmuşum, deminden beri kendimi zorladım ama anımsayamadım. William Wordsword’ün ünlü dizeleri vardır hani...” Duraksayıp belleğini zorluyor Ferhat yine, sonra, yanlış söylememeye özen göstererek mırıldanıyor. “Sararan çimenlerin yeşilliğini / Solan çiçeklerin güzelliğini / Hiçbir şey geri getiremez / Ama her şeye rağmen / Hayat üzülmeye değmez...” Gözlerini yumup içinin seslerini dinliyor bir süre. “Dokunaklı bir aşk öyküsüydü...” Yaşar, dostluğunu ele veren duru sesiyle, havayı, gece öncesi gecikmiş akşamı, anıları, arkadaşının tülsü duyarlığını incitip örselemekten çekinerek, özenle ve yumuşak bir sesle soruyor: “Ne oldu peki o kız?” “Kim, Natalie Wood mu? Denizde boğuldu. Kocası Amerikalı bir aktördü, Robert Wagner olacak yanılmıyorsam, karısını onun boğduğunu yazdı gazeteler ama kanıtlanamadı. Çok beğenirdim kadını. Çok güzeldi, yetenekli bir oyuncuydu, hele bir filmi vardı ki... 1929 ekonomik krizini anlatan bir film... Olağanüstüydü oyunculuğu!” Belli belirsiz gülüyor Yaşar. “Yok yok, onu sormadım. Nedime demiştin ya... Sinemaya birlikte gittiğiniz, kafa kafaya verip ağladığınız kız...” “Onunki intihardı!” diyor Ferhat. Yaşar şaşkın, gözleri irileşti. “Nasıl yani? İntihar mı etti? Neden?” “Adının Nedime olduğunu sonradan öğrendim. Bana Nilgün demişti. Başkalarına da başka adlar uydurup söylermiş. Meğer üniformalılara meraklıymış. Bizim okuldan üç dört kişiyle daha ilişki kurmuş. Hepimizi birden idare ediyormuş. Zaten iki hafta sonu üst üste buluşamazdık hiç, atlatırdı. İkiyüzlü, hasta ruhlu biriydi herhalde. Sonunda maskesi düştü.” “Yaa, demek öyle?” diye mırıldandı Yaşar. “Üzüldüm.” “Üzülme” dedi Ferhat, dingin, umursamaz, dalgın. “İnsanların çoğu maskeli artık.” Yaşar’ın yüzüne baktı, başıyla işaret etti. “Şu adamı görüyor musun?” diye fısıldadı. Mehmet Yaşar Bilen o yana doğru göz ucuyla baktı. “Gördüm.” Burhan Günel (Çakalkaplan, Kurgu Yayınları, Ankara 2012, s. 41-47) Gerçekedebiyat.com Burhan Günel kimdir?
Burhan Günel, 7 Nisan 1947'de Antakya'da doğdu. Ortaokul ve liseyi Konya Erkek Lisesinde parasız yatılı okudu; 1967 yılında Hava Harp Okulundan mezun oldu. 1988 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. İlk öyküsünü Mart 1971'de Cumhuriyet gazetesinin aylık sanat edebiyat ekinde, Ökse adındaki ilk romanını 1972'de yayımladı. Yazınsal ürünlerinin dışında, sekiz yüz bölümü aşkın radyo oyunu TRT radyolarında seslendirildi ve yayımlandı. 90'lı yılların başlarından beri resim eleştirileri ve sergi yazıları da yayımlıyor.
Yayımlanmış Yapıtları:
Roman: Ökse / Umut Zamanı / Yağmurla Giden / Aksayan / Acının Askerleri / Kalanlar ve Gidenler / Ve O Güzel Kadının Çocukları / Eski Desenler / Yasak Odası / Baraka / Ateş Uykusu / Bütün Zamanlar / Ateş ve Kuğu / Güz de Geçer / Ahtapot
Öykü: Sevgi Bağı / Başka Bir Yaz / Dünyanın En Güzel Kadını / Yine Bir Gülnihal / Nergis / Bisiklet Günleri / Evet Aşk / Ateşi Seçtim / Karanfil ve Hançer / Çiçekler Korunağı / Kar Düşleri / Uzun Yol Sürücüsü / Taraça / Bülbülü Öldürelim
Şiir: Sonsuz ve Gizli / Adınla
Deneme-eleştiri-inceleme: Benzer Romanlar / Karşı Yazılar
Tarih-yaşantı: Sonsuz Aşkım Hatay
Çocuk kitapları: Evcilik Oyunu (Roman) /Ağlama Bebeğim (Roman) / Dost Eller (Roman) / Kiralık Ağaçlar (Öykü) / Penceredeki Çocuk (Roman) / Yalnız Değilsin Artık (Roman) / Doğa Anaya Yolculuk (Roman) / Doğa Ana ile Tarih Baba (Roman) / Gölgesi Gül (Öykü)
Ödülleri:
Kültür Bakanlığı Çocuk Öyküleri Başarı Ödülü (1979)
Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü (1981)
Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü (1981)
Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü (1982)
Nevzat Üstün Öykü Birinci Başarı Ödülü (1983)
Ömer Seyfettin Öykü Ödülü (1994)
Yunus Nadi Roman Ödülü (1997)
Yunus Nadi Öykü Ödülü (2000)
Yunus Nadi Roman Ödülü (2005)
Truva Kültür Sanat Ödülleri / Yılın Edebiyatçısı Ödülü (2005)
YORUMLAR