Bir Haziran Güzellemesi (somuttan soyuta soyuttan somuta) / Ümran Ersin
yalan dolan talan/ hazırdık kanmıştık suyun her tür akışına
-komiktik hem çok komik
bilendik direndik
hem eğlendik hem öldük-
öylesi bir ilkyazdı yaşam yorgunu üstelik
öncesi ve sonrası anlarsınız işte hep aynı
sıradandı öğlenin üzerleri esneyen akşam altüstleri
yalnızca kelebekler gülümser güllerinse arılarla seviştiği
hazin ve oldukça neşeli
güvertesidir kalbimizin bundan böyle orantısız haziran
yalan dolan talan
hazırdık kanmıştık suyun her tür akışına
dar kaldırımlara sıkışmış yüreğimiz nasıl da ayırt etmedik
taşları aralayalım dedik birkaç çiçek nota fidan
bizi vurdular uyurken sis gaz su mermi
kırıp kabuklarımızı fırladık hepimiz yavruyduk
hep birlikte havalandık artık haziran serçeleriydik
toma mermi biber gazı
kustuk öğürdük düşüverdik çiğnendik
ezildik bayıldık düştük kırıldık
çivili sopalar somut
yuvarlandık yuvarlandı çıkıverip gözlerimiz yerinden
vurulduk öldük
ah henüz çok gençtik kalleşçe kıydınız bize
bu benim kentim benim meydanım yaşamdı alanım
dedim diye kıydınız
olmayan kolum bacağım gözlerim
olmayan cansız bedenim
her biri armağan her biri artık Taksim
ama siz böylesi armağanlara alışık değilsiniz
rüyalarınıza konuğum bundan böyle beni iyi ağırlayınız
Tanrı misafirini yoksa siz hiç sevmez misiniz
ah henüz çok erken
ah ne zaman öldüm ben
anısızlığımızı bir çukura koyuverdiler
sen artık öldün dediler
gelip dua ettiler ağladılar hınçlandılar gözyaşlarını bırakıp gittiler
hiç görmediğim tanımadığım ne çok arkadaşım varmış dedim meğer
tweeAT faceBAK interBED bilişSEN
dünyanın bütün bilişimcileri bilişin
ağlarınızı ördükten sonra yapıştırıp sarkıtın
dağılın lan’lı tekme ve sopalara karşı
-komiktik hem çok komik
bilendik, direndik
hem eğlendik hem öldük
barış’ım umut’um sevgiye gökkuşağıyım
yani elle tutulur gözle görülenim artık
oysa beni sanal bi addan aradınız
çok komiksiniz peki ama siz neden gülmüyorsunuz
ah biz çok fırlama çocuklardık siz bizi böyle bilmezdiniz
arka balkonda unutulan eşya sandınız
herşey ne çok ciddi ne çok katı ve asık suratlı
herşey her yerde dikenli tellerle ayrılmış
ah biz bunlara kahkahalarla gülüyorduk
telleri ellerimiz kanayıncaya kadar ayırırken
elimizdeki kanlara bakıp da gülümsüyorduk
oysa bizim ellerimiz hep yeşil
bir bilseniz nereye dokunsak yemyeşil
balonlar ıslıklar şarkılar
hangi kurumuş kente baksak
dört yanı çavlan olur akarsu olur
sularında kanatlı balık
ister uçar ister yüzer
yer gök sınırsız
böyle de masalsıydı yüreğimiz
böylesi binbir renk şarkılarımız
kime elimizi uzatsak
yıllardır sanki aynı dansı yapmaktayız
kime elimizi uzatsak
her biri ayrı nota
her notanın ucu rengârenk balon
ah biz dünyayı ne de güzel balonlarmışız meğer
kestiler bu güzel masalın her bir yerini
şaşkındık çocuktuk neşeliydik
üstelik bu devlet oyununda ne de oyunbazdık
dilimizi çıkartıp kask cop biber gazına
dalgamızı geçiyorduk acıdan kıvransak da
taş yerine gülmeceydi silahımız
şaşkındık çocuktuk neşeliydik
ama öldükse ama kör de olsak kopsa da kolumuz bacağımız
yarılsa da kafamız suratımız
kesildikçe direngindik tırmalandıkça bilenen
onlar hala eski masalları eski model tvlerde dinlerken
kendi yarattıkları oyunları hayranlıkla izlerken
-ama bi dakka narsist olmak ayıptır beyler-
meydanlarda en yeni sözleri yeşertecek olan biz
sınırların yasakların karşısında bir sap karanfiliz biz
Ümran Ersin
(Varlık, Ağustos 2013)
YORUMLAR