Son Dakika



-komiktik  hem çok komik

bilendik direndik

hem eğlendik hem öldük-

 

öylesi bir ilkyazdı yaşam yorgunu üstelik

öncesi ve sonrası anlarsınız işte hep aynı

sıradandı öğlenin üzerleri esneyen akşam altüstleri

yalnızca kelebekler gülümser  güllerinse arılarla seviştiği

hazin ve oldukça neşeli

güvertesidir  kalbimizin bundan böyle orantısız haziran

 

yalan dolan talan

hazırdık kanmıştık suyun her tür akışına

dar kaldırımlara sıkışmış yüreğimiz nasıl da ayırt etmedik

taşları aralayalım dedik birkaç çiçek nota fidan

bizi vurdular uyurken sis gaz  su mermi

kırıp kabuklarımızı  fırladık hepimiz yavruyduk

hep birlikte havalandık artık haziran serçeleriydik

 

toma mermi biber gazı

kustuk öğürdük düşüverdik çiğnendik

ezildik bayıldık düştük kırıldık

çivili sopalar somut

yuvarlandık yuvarlandı çıkıverip gözlerimiz yerinden

vurulduk  öldük

ah henüz çok gençtik kalleşçe kıydınız bize

bu benim kentim benim meydanım yaşamdı alanım

dedim diye kıydınız

olmayan kolum bacağım gözlerim

olmayan cansız bedenim

her biri armağan her biri artık Taksim

ama siz böylesi armağanlara alışık değilsiniz

rüyalarınıza  konuğum bundan böyle beni iyi ağırlayınız

Tanrı misafirini yoksa siz hiç sevmez misiniz

 

ah henüz çok erken

ah ne zaman öldüm ben

anısızlığımızı bir çukura koyuverdiler

sen artık öldün dediler

gelip dua ettiler ağladılar hınçlandılar gözyaşlarını bırakıp gittiler

hiç görmediğim tanımadığım ne çok arkadaşım varmış dedim meğer

 

tweeAT faceBAK  interBED bilişSEN

dünyanın bütün bilişimcileri bilişin

ağlarınızı ördükten sonra yapıştırıp sarkıtın

dağılın lan’lı tekme ve sopalara karşı

-komiktik hem çok komik

bilendik, direndik

hem eğlendik hem öldük

 

barış’ım umut’um sevgiye gökkuşağıyım

yani elle tutulur gözle görülenim artık

oysa beni sanal bi addan aradınız

çok komiksiniz peki ama siz neden gülmüyorsunuz

 

ah biz çok fırlama çocuklardık siz bizi böyle bilmezdiniz

arka balkonda unutulan eşya sandınız

herşey ne çok ciddi ne çok katı ve asık suratlı

herşey her yerde dikenli tellerle ayrılmış

ah biz bunlara kahkahalarla gülüyorduk

telleri ellerimiz kanayıncaya kadar ayırırken

elimizdeki kanlara bakıp da gülümsüyorduk

 

oysa bizim ellerimiz hep yeşil

bir bilseniz nereye dokunsak yemyeşil

balonlar ıslıklar şarkılar

hangi kurumuş kente baksak

dört yanı çavlan olur akarsu olur

sularında kanatlı balık

ister uçar ister yüzer

yer gök sınırsız

böyle de masalsıydı yüreğimiz

böylesi binbir renk şarkılarımız

kime elimizi uzatsak

yıllardır sanki aynı dansı yapmaktayız

kime elimizi uzatsak

her biri ayrı nota

her notanın ucu rengârenk balon

ah biz dünyayı ne de güzel balonlarmışız meğer

 

kestiler bu güzel masalın her bir yerini

şaşkındık çocuktuk neşeliydik

üstelik bu devlet oyununda ne de oyunbazdık

dilimizi çıkartıp kask cop biber gazına

dalgamızı geçiyorduk acıdan kıvransak da

taş yerine gülmeceydi silahımız

 

şaşkındık çocuktuk neşeliydik

ama öldükse ama kör de olsak kopsa da kolumuz bacağımız

yarılsa da kafamız suratımız

kesildikçe direngindik tırmalandıkça bilenen

onlar hala eski masalları eski model tvlerde dinlerken

kendi yarattıkları oyunları hayranlıkla izlerken

-ama bi dakka narsist olmak ayıptır beyler-

meydanlarda en yeni sözleri yeşertecek olan biz

sınırların yasakların karşısında bir sap karanfiliz biz

 

                                                                       

Ümran Ersin

 (Varlık, Ağustos 2013)

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM