Ayla Kutlu Durağı / İsa Küçük
Ayla Kutlu Durağı / İsa Küçük
Dur Alevler geçtik, mavi, kızıl, kor Melekler korkmuş, çocuklar konuşuyor İçimizde Asi yeller esti Melekler korkmuş çocuklar konuşuyor Zaman dediğimiz yaşamak Melekler susmuş çocuklar konuşuyor Kördük Melekler susmuş çocuklar konuşuyor Çıplak ayakla çölde yürüyorum ** On iki yaşında evlendirilip Melekler ve Kader ve kadınlar ve ateş “Canım ağrıyor” diyor İsa Küçük
Kadınlar dilekçelerine parmak basmayı bırakıp imza atmayı öğrenmişlerdir
Erkek aynaları kırılmıştır
Ay doğar, gecenin içinde sabah
Şehrin burasında acı bir fren sesi
Cankurtaran gelir ışıkları açık
Halk toplanır
Savaş sürüyor
Havaya, taşa, toprağa suya karışmış korku
Eğilip bakınca yüzümüz yorgun
Savaş sürüyordu, barışa koştuk
Annemiz olsun istedik
Peşine düşüp Akdeniz’e ulaştığımız
Dalgalar patladı nefesimizden, başımız
Dünyanın en yaşlı sedir ağaçları
Musa Dağından denize atladık
Güneş ıslak
Yandık ve dayandık
Beton döktüler üstümüze, donup kalalım
Faytonlar, maytaplar ve fener alayları geçip gitti
Çiçekler açtık bayram sabahları mekruh ve zehir zıkkım ve mezar ve kadınlar
Ölüme inat yaşadık
Çatılarda yağmur damlası, saçlarımızı defne dallarına bağladık
Özgürlük ağacıydık, yeşerdik
Önce kulaklarımız tattı yaşamın tadını
Sonra gözlerimiz, dudaklarımız, ellerimiz sıcak
Kiraz ve incirleri paylaştık
Birer göçmen kuştuk
Şehrin burasında borazan sesi
Kadınlar ölümden kaçıyorlar
Kiminin elinde zeytin dalı kiminde defne
Ak güvercin olmuş uçuyor saçları
Ötede ağlıyor mersin dalı “beni unutma”
Ter yakıyor deriyi diken batıyor
Çıplak ayakla çölde yürüyorum
Atkuyruğu kılından yapılmış tuzağa yakalanmış serçe kuşları
Bellerinde kırmızı kurdeleli kızlar
Toprağa gömülüyor, kanat çırpa çırpa
Gözleri bağlı güvercinler
On dört yaşında ikinci çocuğunu erken doğumda kaybeden
Kader’i yazıyor gazeteler
Av tüfeğiyle vurulmuş
Acı bir fren sesi
Şehrin burasında cankurtaran yok mu
Ölüm, yaşamla karşılaşmış
Şehrin burasında
Çocuklar öksüz, üşümüş ve yalnız
“Seviyi savunmayacaksak
Barışı ve yaşamı savunmayacaksak neyi savunabiliriz” diye de soruyor bize
Şehrin burası yok…
Her sabah susamış kuşlar gelip konuyor gözlerimize
Gerçek Edebiyat
YORUMLAR