Son Dakika



KADIN VE ÖNEMLİ EDEBİYATÇILAR

Tarihin her döneminde pek çok edebiyatçı yaşamıştır. Ancak bunların çoğunluğu ustalığa ulaşamamış, usta diye bildiklerimiz de daha çok bilinenleri yineleyen yapıtlar vermiştir. Onlar da önemlidir ama bir de “ustaların ustası edebiyatçılar” (büyük edebiyatçılar) vardır. Asıl önemli olanlar onlardır diyebiliriz. Onların sayıları azdır.

Ancak yine de “usta edebiyatçılar”, “büyük ustalar”, “önemli kitap”, “güzel yapıt” gibi kavramlar oldukça tartışmalıdır. Bu alandaki “seçme ölçütleri” uzmanlara göre bile değişebilir. Edebiyat tartışmalarının dışına taşan etmenler de seçimleri ayrıca karıştırır.

Nitekim söz konusu önemli adların bazılarına her kaynakta rastlanmaz. Örneğin tüm bilgileri kapsamaya yönelmiş olan “genel ansiklopediler”e alınmış edebiyatçılar oldukça seçmecedir. “Edebiyatçı sözlükleri”nde ise bu adlar doğal olarak daha fazladır. Ama onlarda da “seçme ölçütleri” farklılık gösterir, her birinde aynı adları bulamayabilirsiniz. Bununla birlikte, birkaç önemli sözlükte adları çakışanlara, “İşte bunlar en önemli edebiyatçılarımız!” diyebilirsiniz.

Ayrıca her sözlük ve ansiklopedi “kendi yüzyılı”ndaki adlara şu ya da bu nedenle çok fazla yer verir. Özellikle de edebiyatçı sözlüklerinde “önemlice” adlar, “yeni yeni parlayanlar” epey yer tutabilir, sonra bunların çoğu ne yazık ki unutulur gider…  (1)

Böyle bakılınca asıl önemli adların da eski yüzyıllara inildikçe o çağlardan bugüne değin gelebilenler olduğu düşünülebilir. Onların içinde de bugün sözlüklerde neredeyse sadece bir ad olarak duranlar bulunduğu gibi çok az okunanlar, çokça okunanlar; Yunus gibi, Fuzuli gibi bugün de çağdaş sayılabilecekler vardır.

Bunlardan öte, “edebiyatçı” ve “edebi türler” kavramının genelde biraz geniş tutulduğu; bazı sözlüklerde edebiyatla yoğun olarak ilgilenenlerin, örneğin edebiyat eleştirmenlerinin, edebiyat incelemecilerinin, çevirmenlerin vd. de bu kapsam içinde yer alabildiği gözden ırak tutulmamalıdır.

2000 YILINDA BİR EDEBİYATÇILAR SÖZLÜĞÜ

Edebiyatçı sözlükleri arasında, geçen yüzyılda en çok ilgi görenler arasında, değerli şair ve edebiyat değerlendirmecisi Behçet Necatigil’in (16.4.1916 İstanbul – 13.12.1979 İstanbul) Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü geliyordu... Zamanına göre hayli kapsamlı olan bu sözlük, hep Varlık Yayınları arasında yer almış, Eylül 2000’de 19. baskısına ulaşmıştır.  Necatigil’i yitirdiğimizdeki mevcut baskıda (9. baskı bu) 910 edebiyatçımız tanıtılıyordu. Ölümünden sonra güncelleştirilerek yapılan yeni baskılarda, gelmiş geçmiş tüm seçmece edebiyatçımız sayısı ise hep 1000 sayısında tutulmuştur… İşte! Bu yazıdaki dökümler ve bunların değerlendirilmesi de, bu 19. baskıdaki 1000 edebiyatçı üzerinden yapılmıştır. Elbet bu tür çalışmaların başka sözlüklerden de yapılması, bu türdeş sözlüklerdeki bilgilerin karşılıklı olarak değerlendirilmesi daha doğrudur; ancak o tür çabalar da sayfalarca olacaktır.

Şunu da vurgulamakta yarar görüyorum:

Anılan edebiyatçı sözlükleri ve ansiklopedilerinin bazı eksikleri, yanlışları da olmasına karşın, bu tür sayımsal (istatistiki) çalışmalar bize edebiyatımızın temel yapıları konularında çok anlamlı eğilimleri (edebiyatbilim yasalarını), olguları gösterebilmekte, bunlar yüzyılların bazı önyargılarını sarsmakta, uyarıcı, eğitici olabilmektedir.  

Konumuz kapsamında bu yönde ulaşılan temel göstergelerin şunlar olduğu söylenebilecektir:

KADIN EDEBİYATÇILARIMIZ % 9 ORANINDA

Aydınlar katında tanınan gelmiş geçmiş ve yaşayan 1000 önemli / önemlice edebiyatçımızın yer verildiği Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’nde (19. baskı, Eylül 2000), 90 kadın edebiyatçımız bulunuyor. Bu rakam bize % 9 oranını gösteriyor.

Necatigil sözlüğünden bir yıl önce yeni baskısı  yapılan, 1318 isme yer veren Şükran Kurdakul’un Şairler ve Yazarlar Sözlüğü’nde ise (İnkılâp Kitabevi, 6. baskı, 1999), kadın edebiyatçılarımızın sayısı 110’dur. Buradaki oran da % 8,3 olup Necatigil sözlüğündeki orana çok yakındır.

Bu iki veriye göre bu durumda 21. yüzyıl başına değin gelmiş geçmiş edebiyatımızın % 91 oranında “erkek edebiyatı” olduğu ileri sürülebilir. “Dişil edebiyat”ımız; o da ataerkil etkiler altında kalmamışsa, % 9 oranındadır! (2)

YAZARLARIMIZIN BÜYÜKBÜYÜKANNELERİ

Behçet Necatigil’in anılan sözlüğüne göre bilinen en yaşlı önemli kadın edebiyatçımız 1506 yılında Amasya’da ölen Divan Şairlerimizden Mihri Hatun’dur. Doğum tarihi bilinmiyor ama bugün yaşasaydı en az 550 yaşında olacaktı diyebiliriz.

Sözlükte belirtilen ikinci kadın edebiyatçımız, 1780 yılında İstanbul’da ölen şair Fıtnat Hanım’dır. Yaşasaydı bugün herhalde 300 yaşında olacaktı. (3)

Bu durumda edebiyatımızın koca anası (“Ümmül Muharrirat  = Yazarlarımızın Annesi) Necatigil’e göre Mihri Hatun görünüyor. Onun üç yüz yaş kadar küçük kardeşi Fıtnat Hanım oluyor. Sonra gelenler ise şair Leyla Hanım -Leyla Saz- (1850-1936), Şair Nigar Hanım (1862-1918), ilk kadın romancımız Fatma Aliye (1862-1936). Onlar da 2000 yılında yaşasalardı, Leyla Hanım 150 yaşında, Nigar Hanım’la Fatma Aliye Hanım 138 yaşında olacaktı!

Daha sonra gelen yaşlılar ise romancı Halide Edip Adıvar (1884-1964), romancı Güzide Sabri (1886-1946), romancı Müfide Ferit Tek (1892-1971), şair Şükûfe Nihal (1896-1973). (4)

Bilinen en yaşlı önemli kadın edebiyatçılarımızın hepsi bu dokuz kişi… Onların biri ta XIV. yüzyılda, biri XVIII. yüzyılda, yedisi XIX. yüzyılda doğmuş.

1900-1909 yıllarında doğmuş kadın edebiyatçılarımızın sayısı da 10.

Bu sayı 1910’larda 9, 1920’lerde yine 9, 1930’larda 17 (%18,9), 1940’larda 25 (%27,8), 1950’lerde 11 (%12,2)’dir.

Daha sonraki yıllarda doğmuş kadın edebiyatçılarımıza yer verilmemiş Necatigil sözlüğünde. (Şükran Kurdakul’un yukarıda anılan sözlüğünde bir kişi var: 1962 doğumlu şair Betül Tarıman.) Bu dökümlere göre Necatigil sözlüğündeki en genç kadın edebiyatçılarımız  Buket Uzuner (1955 Ankara doğumlu), Lale Müldür (1956 Aydın), Latife Tekin (1957 Karacefenk Köyü-Kayseri), Neşe Cehiz (1958 Ordu), Seval Esaslı (1958 Trabzon) oluyor. (5)

Bu görünüme, bu 2000 yılı verilerimize göre;

- Ey edebiyatçı olmak isteyen hanımlar! Sizin de Necatigil sözlüğüne girme olasılığınız, en az 2000 yılı -1958 yılı = 42 yaşınızı bitirince gerçekleşebilecek. O da 1/90 olasılıkla... 50’li yaşlarınızda sözlüğe girme olasılığınız ise daha fazla: 11/90 olasılıkla: %12,2…

- Ancak eskiden Marmara Bölgesinde (özellikle de İstanbul’da) doğmamışsanız edebiyatçı sözlüklerine girme olasılığınız çok daha azdı. Şimdilerde ise, yukarıda sıralanan en genç kadın edebiyatçılarımızın doğum yerlerine baktığımızda, İstanbul’da doğanların tanınmış edebiyatçı olma şansı yok gibi görünüyor sayımsal olarak!

Yorumu da hemen yapıştırabiliriz! Belki de Anadolu’da yaşanan romanlar, öyküler -anlatılacak acılar- daha fazla… Belki Anadolulu bugün de edebiyat mesleğini (düşkü, uğraş?) seviyor... On milyondan fazla nüfuslu azmankent İstanbul’daki kadınlar ise, artık bol para getiren mesleklere geçti, orada ev kadınlığı da azaldı, diyebiliriz gibi...

- Yukarıdaki döküme göre gelmiş geçmiş bilinen tüm kadın edebiyatçılarımızdan sadece 9’u (%10), 1900 yılı öncesinde doğmuş… Geri kalan 80 edebiyatçımız (%90) 1900-1958 yılları arasında doğmuş… Bu sayılamalara göre de dişil edebiyatımız, %90 oranında sadece yirminci yüzyıl ürünü. Hem de sadece yüz yıllık… Dahası; 1900 yılında doğanlar bile en az yirmi beş yıl sonra ürün vermeye başlamış olsalar bile, söz konusu dişil edebiyatımız, %90 oranında en az 1925 yılı sonrası (Cumhuriyet sonrası) ürünleri olarak görünüyor...

YÜKSEKÖĞRENİM GÖRENLER % 63,3

Anılan sözlüğe göre, gelmiş geçmiş tüm kadın edebiyatçılarımızın 45’i fakülte, 12’si akademi, konservatuvar, yüksek enstitü ya da yüksekokul bitirmiş. Bir başka deyişle 90 edebiyatçımızın 45 + 12 = 57’si yükseköğrenim görmüş. Oran % 63,3... Bu durumda, ey hanımlar (ey beyler), edebiyatçı olmak istiyorsanız % 63,3 olasılıkla yükseköğrenim görmeniz gerekiyor. Temel koşullardan biri bu görünüyor.

Lise bitirenlerin sayısı  ise 19… %21,1... Bu durumda da; görünümü biraz geniş tutalım, edebiyatçı olmak istiyorsanız en az 19 + 57 = 76 (%84,4) içine girmiş olmanız gerekiyor. Çünkü bu yolla soyut işlemler mantığınız olgunlaşmış, genel kültürünüz artmış oluyor.

Ama üzülmeyin! 14 kadın edebiyatçımız da (%15,6) lise terk, ortaokul, ilkokul ya da özel öğrenimle ya da kendi çabalarıyla edebiyatçı olabilmiş, gelmiş geçmiş 1000 önemsenen edebiyatçımız arasına girmeyi başarabilmiştir.

Bence de edebiyata çok meraklı olan, yıllarca klasikleri, ustaları, diğer seçmece kitapları okuyan, hep edebiyat düşünen, gece yarılarını da geçirerek bol bol yazıp bozan, yaygın edebiyat dergilerinde sıklıkla görünen, nitelikli yazmaya da özenen epey hanım, edebiyatçı olabilir.

Bir koşul daha var ama! Başta İstanbul, Ankara olmak üzere edebiyatçısı, dergicisi, yayıncısı, edebiyat ve kültür kurumları bol olan bir kentte yaşayacaksınız ya da sonraları buralara sık sık gidipgeliyor olacaksınız.

Hep yazıyorum: Edebiyatçılık da bir meslektir... Şairliğin, öykücülüğün, eleştirmenliğin, yaşamöyküsü yazarı olmanın, romancılığın diğer mesleklerden; marangozluktan, fırıncılıktan farkı yok. Esnaflıktan, memurluktan, çiftçilikten de pek farkı yok. Her gün onunla yatıp kalkacaksınız. Ona saygı, sevgi göstereceksiniz.

Ayrıca dikkat, dikkat! Edebiyatçı olmak, hep edebiyatla uğraşmak, dergilerde yazmak ayrı şey; edebiyatçı sözlüklerine, genel ansiklopedilere girmek ayrı başarı…

Sözlüklere girmek için her şeyden önce birkaç kitap çıkarmalısınız, bunlar da nitelikli olmalı… Ansiklopedilere girmek ise çok daha önemli edebiyatçı olmayı gerektirir… Benim hiç kitabım yok! Ama ortaokuldan beri ikinci işim hep yazar olmaktı. 1969’da bu yana hep şiir eleştirmenliği, bu aralarda edebiyat değerlendirmeciliği yapmak oldu. Hep dergilerde yazdım ben. Ortak kitaplara girdim… Böylece de edebiyatçı sözlüklerine girebilirsiniz… (Not: Ben Necatigil sözlüğünde yokum ne yazık ki. Ne yapalım. Öyle olsun  ama…

KADINLARIN İLGİLENDİĞİ YAZINSAL TÜRLER

Necatigil sözlüğüne göre, 90 kadın edebiyatçımızın yalnızca 18’i (%20) şair  görünüyor! Sözlükte “Günümüz şair ve hikâyecilerinden” diye nitelenmiş Mübeccel İzmirli’yi de bu kümeye katarsak, şair sayısı 19 (%21,1) oluyor! İlginç bir oran bu.

Çünkü ötekilerin hepsi ya romancı ya öykücü ya da “yazar”; aralarında bir oyun yazarı (Ülker Köksal), bir oyun eleştirmeni (Ayşegül Yüksel), bir de edebiyat tarihçisi (Fevziye Abdullah Tansel)de bulunuyor. Bu kümedekilerin toplam sayısı 71 (%78,9).

Bu durumda eh, kadın edebiyatçı olmak isterseniz %79 oranında ya anlatı yazarı ya da değerlendirmeci olacaksınız demek... Şair olmayacaksınız!

Doğan Hızlan da, Hürriyet gazetesindeki bir köşeyazısında, “Eğer bugün roman okunuyorsa, biz bunu ‘kadın’ yazarlarımızın geçmişteki emeklerine borçluyuz.” diyor. 6

Ancak üzülmeyin! 

Necatigil sözlüğünde  -Kurdakul’un sözlüğünde de-  birçok edebiyatçı, tek türde yoğunlaşmamışsa ya da ezbere (edebiyatçı sözlüklerinin eleştirilecek bir yanı da bu; kolaya kaçıyorlar) onlar için “yazar” nitelemesi kullanılıyor. Örneğin öykücü, günlük yazarı, çevirmen Tomris Uyar gibi üç alanda çok önemli olan bir usta yazar, yalnızca “yazar” olarak nitelendirilmiş... Daha çok şiir türünde kitapları olan Melisa Gürpınar için “yazar” nitemi kullanılmış…

Bu nedenle, yukarıdaki yüzde’lerin dışına biraz taşabilir, ek şansları da zorlayabilirsiniz kendinize.

KADIN EDEBİYATÇILARIMIZA YOLU “CUMHURİYET” AÇTI

Necatigil’in bin seçme edebiyatçımızı kapsayan 2000 yılı baskılı bu sözlüğündeki 90 kadın edebiyatçımızın listesine bir daha bakıyorum, elbet çok az bu oran: %9.

Bu 90 adın 80’i de Cumhuriyet dönemiyle birlikte ortaya çıkmış. Demek ki bizde de önceki yüzyıllar boşa gitmiş kadınlar açısından... Erkekler açısından da…

Ama sevindirici olan bir yeni süreç var. Bu sözlüğe girebilmiş kadın edebiyatçılarımızın en gençleri Seval Esaslı ile Neşe Cehiz 42 yaşındalar 2000 yılında... Oysa günümüzde bu yaşın altında da, sözlüklere girmemiş olsalar bile artık kendini kabul ettirmiş birçok hanım edebiyatçı var. Yirmili yaşlarda olanlar da var. (“Kadın edebiyatçı” demek de her zaman doğru değil işte… Gerçekte en güvenilir kavram “hanım edebiyatçı”... “Dişi edebiyatçılar” demek de var!.. Yeri geldikçe “dişil edebiyat”, “eril edebiyat” kavramlarını da belki kullanmak gerekir…)

Cumhuriyet dönemiyle başlayan bu artışta, 1970’lerden sonra sıçramalar oldu.

Beklenen bir sonuç da bu. Çünkü okuma yazma oranı çok arttı. Kadın hakları, insan hakları öne çıktı. Dünya hızla küreselleşiyor; iletişim, ulaşım çok gelişti, işçilerimiz yabancı ülkelerde çalışmaya başladı, hanımlar her şeyi görüp biliyor artık. Kitap çıkarmak da kolaylaştı. Toplumsal bellek güçleniyor. Kadınlar iş yaşamına hızla girdi... Ülke ve dünya koşulları o %9’u özellikle 21. yüzyılda daha da yukarılara çekecek. “Eril edebiyat”ımız, giderek “dişil edebiyatımız”la daha çok yan yana olacak. Gerçek yaşamda olduğu gibi.

Şöyle de söyleyebiliriz: Dişil edebiyatımızda “feminist bilinç” diyelim ki 1980’lerde belirginleştiyse, bugün daha yirmi otuz yıllık bu renk tonu, bu biçem. Bundan sonra daha da gelişecek “dişil edebiyat”; onu da kapsayan “dişil yazın”ımız.

1978 YILI SONRASI YENİ EDEBİYATÇILAR

Gelişmeye örnekler mi?

Daha olgun yapıtlarıyla günümüzü ve 21. yüzyılın ileriki yıllarını etkileyecek ilk örnekler, Necatigil’in söz konusu edegeldiğimiz 19. baskı sözlüğünün arkasında salınıyor işte.

Bu baskının arkasındaki “İçindekiler”de, bu baskıyı hazırlayan Hilmi Yavuz’la Enver Ercan, sözlüğe “Behçet Necatigil’in ölümünden sonra alınanları” / aldıklarını işaretlemişler. Böylece Necatigil’in son olarak hazırladığı Ocak 1978’den (9. baskıdan) sonra kendini kabul ettiren hanım edebiyatçılarımız, bu sözlüğe (Hilmi Yavuz ve Enver Ercan’a) göre şunlar görünüyor:

Füsun Akatlı, Alev Alatlı, Zeynep Aliye, İnci Aral, Erendiz Atasü, Gürsel Aytaç, Oya Baydar, Gülderen Bilgili, Nevra Bucak, Neşe Cehiz, Feride Çiçekoğlu, Nursel Duruel, Yıldız Ecevit, Seval Esaslı, Melisa Gürpınar, Feyza Hepçilingirler, Günseli İnal, Ayla Kutlu, Lâle Müldür, Zeynep Oral, Işıl Özgentürk, Tezer Özlü, Jale Parla, Sevda Şener, Latife Tekin, Oya Uysal, Buket Uzuner, Ayşegül Yüksel.

Demek, kısa yoldan belirtirsek, son 22 yılda (1978-2000 döneminde) önemli görülmeye başlanan kadın edebiyatçılarımız da yukarıdaki 28 ad... Neredeyse yılda bir yeni ad... Yani söz konusu 90 adın % 31,1’i  XX. yüzyılın bu son çeyreğinde sıralanmış, el sallıyor XXI. yüzyıl okuyucularına.

2000-2006’DA ÖNE ÇIKAN ADLAR

Sözlüğün şimdi elimde Eylül 2006 baskısı da var: 23. baskı. Yine Varlık Yayınevi yayınlamış.

Bu yeni baskının iç kapağında, yeni baskıyı hazırlayanların adları belirtilmemiş ama “Varlık Yayın Kurulu’nca gözden geçirilip genişletilerek yayına hazırlanmıştır” deniyor.  Sözlüğün yine arkasında yer verilen “İçindekiler”de, yine “sözlüğe Behçet Necatigil’in ölümünden sonra alınanlar” işaretlenmiş. Yukarıda belirttiğim 19. baskıdaki yeni adların yanı sıra, bu 23. baskıya 2000-2006 yıllarından eklenen “yeni adlar” şunlar:

Elif Su Alkan (1962 Ayvalık - şair), Duygu Asena (1946 İstanbul), İnci Asena (1948 İstanbul - şair), Zeynep Avcı (1947 Kütahya), Nalan Barbarosoğlu (1961 Adapazarı), Gülseren Engin (1946 İstanbul), Aslı Erdoğan (1967 İstanbul), Müge İplikçi (1966 İstanbul), Zehra İpşiroğlu (1948 İstanbul), Şebnem İşigüzel (1973  Yalova), Arife Kalender (1954 Malatya - şair), Birhan Keskin (1963 Kırklareli - şair), Ayşe Kulin (1941 İstanbul), Perihan Mağden (1960 İstanbul), Nilgün Marmara (1958 İstanbul -  şair), Bejan Matur (1968 Kahramanmaraş - şair), Ayten Mutlu (1952 Bandırma - şair), Elif Şafak (1971 Strasbourg), Nemika Tuğcu (1946 Kayseri), Ayfer Tunç (1964 Adapazarı).   

2006 baskısında 20 yeni ad!

2000 yılından bu yıla değin göze çarpan 20 ad! Bu kez yıl başına üç ad!

Oldukça sevindirici bir çoğalma bu. En gençleri de 1973, 1971, 1968 doğumlu.  Ama o yıl biz onları çoktandır tanıyor, önemsiyorduk…(7) Edebiyatımız görülüyor ki hızla erkek egemenliğinden kurtuluyor (ataerkil etkilerin hemen atılacağını da varsayarsak)… Hem de sadece İstanbul’dan değil, ülkemizin dört bir yanından yazanlarla birlikte.

Kültür başkentimiz azmankent İstanbul’da doğumlar yine en çok onda (9 ad) ama Anadolu, çeşitli bölgeleriyle 9/10 oranıyda geçmiş onu. Bir de yurtdışı doğum var.

Şiiri seçenler ise yine azınlıkta: 7/20… 9 doğum yapan İstanbul’daki edebiyatçıların 2’si şair; 2/9 = % 22,2’si şairliği seçmiş… Anadolu’da doğan 10 edebiyatçının ise 5’i şairliği seçmiş: % 50… Bu veriye göre diyelim ki Anadolulu daha duygusal, çalışmalarında daha doğaçlamacı…

Bu arada edebiyata (her meslekte olduğu gibi) yıllarca ve yoğunlukla çalışmanın önemine de bir vurgu var yukarıdaki 20 ad içinde. Sözlüğün 2000 baskısından sonraki baskılara girenler arasında 1970’liler (33 yaş altı) görülürken, 1950’lilerin sayısı (48 yaş üstü) 3, 1940’lıların sayısı (58 yaş üstü) 7... Demek ki 48-58 yaşlarında sözlüklere girme olasılıkları da az sayılmaz: 3+7=10 (% 50).

Elbet bu vargılar, daha yukarılardaki küçük küçük “örnekçe”lerdeki bilgiler, yazınbilim yönünden çeşitli bakış açılarıyla tartışılabilir... Onlara şimdilik birer önsav (hipotez) gözüyle de bakabiliriz... Özellikle de akademisyenlerce yeterince yazınbilim, toplumbilim çalışmaları yapılana değin.

Ama bu sayımsal dökümlerin, hanım olsun, erkek olsun, özellikle genç edebiyatçılarımızı  oldukça düşündüreceğini sanıyorum.


NOTLAR:

(1) Örneğin, Divan şairlerimizin en tanınmışları bile, bilinen 28 şuara tezkiresinde en az 3182 kişi görünüyor: Prof. Dr. Mustafa İsen, Tezkireden Biyografiye, Kapı Yayınları, İstanbul, 2010, s. 194.   

(2) Halil Erdoğan Cengiz, Divan Şiiri Antolojisi, Milliyet Yay. 1972, s. 236-237: Zeyneb Hâtun ve Mihrî Hatun XV. yüzyılın “şöhret kazanmış iki kadın şâiridir. Ancak kendilerinden sonra XIX. Yüzyılın sonuna dek yetişen bütün kadın Divân şairlerinde olduğu gibi bunlarda da kadınca duygular görülmez. Bunlar genellikle erkek şâirlerin duygu ve edâlarıyla şiirlerini kaleme almışlardır. Tabiatıyla bu davranışlarında, yaşadıkları çağın değer ölçülerinin etkisi büyüktür.” --- Ancak şair ve edebiyat değerlendirmecisi Sennur Sezer (1943), Türk Safo’su Mihri Hatun (Milliyet Yay. 1997) adlı kitabında bu görüşe katılmıyor; “Türk Safo’su” diyor Mihri Hatun’a... Şükran Kurdakul da Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (İnkılâp Yay. 1999)’nde, Mihri Hatun gazellerinde “kadın duygularını yansıtan incelikler” bulunduğunu yazıyor.

(3) Ancak şuara tezkirelerinde Mihri Hatun’un şiir arkadaşı olan Zeyneb Hatun’un adı da geçiyor: Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. 1988, s. 549: “Âşık Çelebi’ye göre Amasyalı bir kadının kızı, diğer tezkirelere göre Kastamonulu birinin kızıdır. (…) Farsça ve Türkçe şiirler yazdı. Mıhrî Hatun ile aralarında latifeler ve karşılıklı şiir söyleşmeleri vardır.”

(4) Necatigil sözlüğünün 19. baskısından bir yıl önce basılan Şükran Kurdakul’un 6. baskı Şairler ve Yazarlar Sözlüğü’nde, önemsenen bu adlar arasında “gazeteci ve yazar” diye belirtilen Sabiha Sertel (1898 Selanik – 1968 Bakü) de bulunuyor. Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi (YKY, 2010)’nde de aynı ada yer verilmiştir.

(5) Kurdakul, sözlüğündeki en genç kadın edebiyatçılarımız da şunlar: Şair Suna Aras (1955 Iğdır), şair Lâle Müldür (1956 Aydın), romancı ve öykü yazarı Neşe Cehiz (1958 Ordu), şair Seval Esaslı (1958 Trabzon), romancı Lâtife Tekin  (1957 Karacefenk-Bünyan), şair Neşe Yaşın (1959 Lefkoşe), şair Betül Tarıman (1962 Keşan).

(6) Doğan Hızlan,  “Kadın Yazarlar ve Kadını Yazanlar”, Hürriyet gazetesi, 9 Mart 2011.

(7) Doğan Hızlan, agy: “Bugün en çok satan kitap listesinin üst sıralarında ‘kadın’ yazarların yapıtları yer alıyor. Yurtdışındaki en çok satan listelerinden çok daha zengin bir ‘kadın’ yazarlar listesine sahip edebiyatımız. Eğer bugün roman okunuyorsa, biz bunu ‘kadın’ yazarlarımızın geçmişteki emeklerine borçluyuz.” 

Tuncer Uçarol

(Varlık, Eylül 2012)

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM