Tab tab tabacık
Düşlerim uzun
yıllardır karlı dağların ardında,
Azıksız azıttım diye
bir masalın ormanında,
Son trenin vagonunu ayırıp sonsuz
durakta,
Sağ kalıp da bir yerlerde çıksalardı karşınıza,
Beni
değil onları mı anımsar ve yanarsınız?
Ellerinizle
dokunur, sımsıkı sarılıp belki,
Sevinirsiniz bir dostu yıllar
sonra görmüş gibi.
Gönenen kalbiniz o an beni de
anımsıyorken,
Görür görmez yiterlerse sonsuzluğun
yamacında,
Tez yitirme acısıyla belki çok sarsılırsınız!
Ah,
neydi o günler konamadan dil ucuna,
Neler de paylaştık akar
sözcüklerin damarında.
Yitseler de bulunmuştu duygusu ağır
basınca
Uçsuz bucaksız sonsuzda aramalı der misiniz,
Bulmalı
tüm kaçakları düşler sahipsiz kalsa da?
Bir kedi bile
buluyor kaç şehir öteye atsan,
Yuva saydığı son evi, sahibi
olan insanı,
Düşlerim geri dönmedi, aramaya
kalkışmadı!
Onların terk edişiyle belki inancım
kalmadı,
Belki de kalbim onlara dönüş kanadı
takmadı.
Unuttuğunuz sesimle, küskün gözlerimi
çalıp,
Çığlığımı çıldırtarak kaçtılar belki de
benden.
Ormancı üvey anneden aldığı sert son emirle,
Tutup
iki çocuğunu azıttı orman içinde.
Tab tab tabacık der o
masalın nakaratı,
Ne çocuklar ne de düşler terk edilmez,
yapma demez...
Çocukları cadılar yer kayboldukları
ormanda,
Düşleriyse seller alır kurulamaz bir insanda.
Her
masalda mutlu son yok, elmalar artık çürüdü,
Terk ediş
istasyonlarına gelemeyen boş trenler,
Rayların tıkırtısını
eklemez kederinize!
Ünsal Çankaya
Gercekedebiyat.com