sirri-sureyya-onder-musta-11052025004141.jpg


2013 yılı şubat ayının ortalarında, dönemin hükümetinin “Çözüm Süreci” adını verdiği o malum dönemde, Aydınlık gazetesinde bir karikatürüm yayınlanmıştı.

 

O günlerde de tıpkı bugünlerdeki ‘2. Çözüm Sürecinde’ olduğu gibi toplumun büyük bölümünden bilgi saklandığı için olan biteni daha çok sezgilerimle yorumlamak durumunda kalıyordum.

Gerçi bilgi saklanmasa ne olacaktı… Bir gazete karikatürcüsünden daha fazlası da beklenemezdi herhalde…

Çünkü hiçbir karikatürcü, bir siyaset bilimci kadar uzak yakın tarihi bilemez, yerli yabancı basını takip edemez, üstüne bir güzel derinlikli analizler yapıp, sorunun tam ortasından espri çıkarıp çizemezdi.

Belki kusursuza yakın olanı böyle olur fakat emin olun, ne geçmişte ne gelecekte olacak şey değildir bu!

2013’de, RTE’nin başbakanı olduğu dönemin hükümeti o günlerde ‘FETÖ’nün ateşli desteğiyle; “Analar ağlamasın” gibi, insan olanın yüreğini dağlayacak bir söylemle ‘Barış Süreci’ başlatmışlar, bu iş için de bir ‘heyet’ oluşturmuşlardı…

Hükümlü Öcalan’la İmralı adasına gidip görüşmeler yapacak heyette, yönetmeni olduğu ‘Beynelmilel’ filmini beğenerek izlediğim “enternasyonalist” Sırrı Süreyya Önder’in de olduğunu öğrenince sezgi yoluyla bu karikatürü çizmiştim.

Sırrı Süreyya’nın, sosyalistler arasındaki –bazen kanlı bıçaklı bile olabilen- bin bir renkten biri sayıldığı günlerdi…

Fakat bir sosyalistin ağalığı temsil eden Pervin Buldan ile siyasal dinciliği temsil eden Altan Tan yanında ne işi olabilirdi!

Daha çok Altan Tan’la ruh ikizi sayılacak dönemin iktidar ortaklarına bakınca bir “aldatma-aldatılma” durumu mu vardı yoksa?

Ne de olsa Sırrı Süreyya Önder, tıpkı bu satırların yazarı gibi 1962 doğumluydu; yani “62 Tavşanı” idi ya da o duruma düşer miydi?

Karikatürümde konuyu böyle ele almıştım…

Sonra, “işler muktedirlerin planlandığı gibi” gitmedi ki konu yıllarca rafa kaldırıldı…

Bugünlerde yeniden başlatılan “2. Çözüm Sürecinin” taraftarlığında önemli değişiklikler görüldü ama.

Tasfiye edilen FETÖ yerine artık Devlet Bahçeli’nin MHP’si öncülük yapıyordu ki bu herkes için şaşkınlık vericiydi, üç yıl birinci sayfa karikatürcülüğünü yaptığım Aydınlık gazetesi de yeni süreci destekliyordu; doğrusu bu da benim için endişe vericiydi.

Eğer bir pazarlık varsa ve bu pazarlığın sonucunda; Cumhuriyet’e başından bu yana husumetli, halkına defalarca yalan söylemiş kesimler, oy uğruna, Aydınlık gazetesinin ölümüne savunduğu anayasal işleyişte gedik açmaya söz vermişlerse ne olacaktı?

Neden bu defa onlara güvenmeliydim… Kafa(m)lar karmakarışık oldu yine…

Öte yandan, TBMM Başkan Vekilliğine kadar yükselmiş, çelebi karakter Sırrı Süreyya Önder yeni heyette de bulunuyordu.

Heyhat… Benim yazarken darlandığım bu boğucu sürecin ortasında onun yüreği dayanamadı infilak etti!

Ölümünden sonra “Cumhuriyet’in ne hayrını gördüm” gibi talihsiz sözler sarfettiği görüntüler paylaşıldı durdu sevmeyenlerince.

Onun gibi, devletin zulmüne uğramış, görüşlerine değer verdiğim pek çok sosyalist arkadaşımın, Sırrı Süreyya Önder’e ilişkin nesnel eleştirilerine sonradan hak verecek olsam da, ölümüne samimiyetle üzülenlerdenim, elimde değil…

Çünkü ben bir karikatürcüydüm, Sırrı Süreyya Önder de özünde bir sinemacı…

Bana göre; ikimiz de ne dün, ne bugün; “bir siyaset bilimci kadar uzak yakın tarihi bilebilir, yerli yabancı basını takip edebilir, üstüne bir güzel derinlikli analiz yapabilip, sorunu tam ortasından görüp çözüm üretebilirdik.”

İyi niyetliydi Sırrı Süreyya Önder bence ve benim için sadece bu kadardı…

İlk gençliğinde, –bence ziyanı yok- bolca içki içen, -sefası olsun- çapkınlıklar yapan biri oluşunu yakından bilenleri tanısam da inançlı bir insan olarak öldüğüne şahit olduk.…

Cenaze namazını ‘Anti-Kapitalist’ ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’a vasiyet etmesi anti-kapitalist arkadaşlarımca iyi niyetine yorulur mu bilemiyorum fakat “Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla örülmüştür” diyemiyorum…

Romancı Fatih Atıla’nın face sayfasında paylaştığı veda yazısını “cennetlik” Sırrı Süreyya Önder  için ıslanmış kirpiklerimin arasından okuyorum:

TİMUR ve NASRETTİN HOCA ÇOKLU GÜÇ ODAKLARI ve TEKLİ SIRRI SÜREYYA

Timur ve Nasrettin Hoca ilişkisi, atışmaları, ve sonucu bilinir.

Dünyanın hiç savaş kaybetmeyen ender fetihçilerinden Timur Nasrettin Hoca’yı korkutamamış, alt edememiştir.

Çok bilinmeyenli çözülmez denklemin içine düşen Sırrı Süreyya, maalesef denklemin çözüldüğünü göremedi.

Bu dünyada emperyaller sorun üzerine sorun eklerken Ortadoğu’nun en uzun ve en tahripkâr 2. sorununu çözmek hayaldi. (1. sorun Filistin)

Kurduğu hayal onu bulutlara götürdü.

Bıraktığı sorun ne olacak göreceğiz.

3000 yıldır Anadolu istilaya uğrar, her seferinde tekrar ayağa kalkar.

Hem de tam bir mix insan topluluğunda…

Kimin önderliğinde Türklerin. Ne olarak Türkiyeli ve yurttaş olarak.

Katliamcılar unutulacak, Apo’nun heykelleri dikilmeyecek ama Sırrı Süreya Önder “en ünlü kaybeden” olarak esprileriyle, fıkralarında yaşayacak.

Anadolu insanı seni affeder Sırrı, merak etme.

Yıldızlar yoldaşın çünkü onlar da iyidir.

 

Mustafa Bilgin
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler