Yazar ve şairlerimiz "olaylar"a ne diyor?
Kimi yazar ve şairlerimizin gazetelerden, "sosyal medya"dan derlediğimiz düşünceleri... (Biz bunları rastgele çektik... Yazar ve şairlerimizin düşünceleri -iyi/kötü- ortaya çıksın istedik...
Yaşar Kemal:
Gülce Başer:
Ergün Altun
Cem Mumcu:
Oğuzhan Akay:
Hakan Şenocak:
Ayfer Tunç:
Eray Karınca:
Tarık Günersel:
Görmezden gelen medya yönetimleri teşhir edilecek. Çocuklarından utansınlar. Alçaklıkları unutulmayacak.
Sezer Ateş Ayvaz:
Ogün Kaymak:
Gamze Güller:
Hasan Ali Toptaş:
Tugrul Tanyol:
Onur Caymaz:
Bejan Matur:
Metin Cengiz
Olaylar, olup bitenlere halkın çeşitli kesimlerinin kendiliğinden bir muhalefetidir. Bu muhalefeti marjinal bir grup gibi göstermek, küçümsemeye kalkışmak, gözdağıyla korkutmaya kalkışmak nafile bir çaba.
Bütün diktatörce yaklaşımlar halktan gelen tepkiyi hep böyle algılamak, böyle göstermek istemiştir.
Bu yanılsamanın ardında yatan olgu, bir zamanlar Almanya'nın bir bütün olarak kendinden geçmişçesine ve coşkuyla Hitler'in büyüsüne kapılmış olmasıydı. İktidarın bugün bir kesiminde bu yanılgı ne yazık ki sürüyor.
Hele de Ankara'nın çapsız, küfürbaz, kışkırtıcı ajanlar gibi konuşan belediye başkanı...
Öyle sanıyorum ki muhalefeti boğacağını sandığı tükürük bir gün gelecek kendisini sandığın en dibine boylayacaktır.
Serkan Bayer:
Cengiz Erdil:
Hüseyin Yurttaş:
Abdullah Nefes:
Menekşe Toprak:
Bülent Usta:
Irmak Zileli:
Adnan Gerger:
Mario Levi:
Irmak Zileli:
Kadir Aydemir:
Yılmaz Arslan (Paylaşım):
Oktay Taftalı:
Orhan Pamuk:
Milyonlarca kişinin hatıralarını taşıyan bu alanda ve arkasındaki parkta yapılacak bu büyük değişimlerin, İstanbullulara hiç sorulmadan planlanması ve aceleyle ağaç kesme aşamasına gelmesi Erdoğan hükümetinin büyük hatası. Bu duyarsız siyasetin kaynağı da hükümetin gittikçe artan baskıcı ve otoriter tutumu hiç şüphesiz. İstanbulluların Taksim’de siyasi gösteri yapma hakkından ve hatıralarından kolay vazgeçmeyeceklerini görmek bana gelecek konusunda güven ve umut veriyor.
Gülümser Heper:
Bakın herkesi uyarıyorum...Eğer şimdi başaramazsak bunlar bizi ipe dizecekler, hapse tıkacaklar...Ona göre dik durun, ona göre dışarı çıkın...Tek gücümüz birlikteliğimiz...
Gerçekedebiyat.com
Bugün bize gereken demokratik bir rejimdir ve asla insanlık dışı bir baskı ile olmamalıdır.
Eskişehir destekte...
Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar (Türk Atasözü)
Eger doğru anlıyorsam Rize'de çok tehlikeli bir durum var. Buna mudahele etmeyen kandil gecesinde cehennemini garantiler...
Gezi Parkı'nda köftecilerin dumanından uzak durun, biber gazını aratmıyorlar.
Polis telsizinden: Ülkücüler namaz kılıyor, onları çembere alan solcular koruyor efendim!
Tüketimden başka dertleri olmadığını sandığım, duyarsız, ruhsuz, ilgisiz, bencil, dünya yansa bir çuval samanı yanmaz sandığım gençlik insancıllığıyla, direnciyle, her sesten her görüşten arkadaşlarıyla yan yana gelebilmesiyle, birlikte yaşanabileceğini, hem de pek güzel yaşanabileceğini göstermesiyle, onuruna sahip çıkmasıyla, şiddet yerine yepyeni bir mizah, polisin oldum olası alışık olduğumuz orantısız şiddetine karşılık orantısız zekâ kullanmasıyla beni büyüledi.
Şampiyon: Türk gençliği!
Erdoğan'a acil şifa dilerim: Bedenen, aklen, ruhen, vicdanen.
Beşiktaş Bahçeşehir üniversitesi reviri Kullanıma açık. Yaralı arkadaşları oraya götürebilirsiniz... Paylaşalım !
Barikatı aşmalı şu taksim'e varmalı...
Bütün Dikmen-Çankaya, alkış, tencere tava sesleri ve ışık yakıp söndürme eyleminde!!! Siz de katılın!..
Medyanın yapması gerekenleri de halk kendisi yaptı; medya hâlâ pişkin pişkin bakıyor. Medya patronları, ne çektiniz anam siz be, ne çektiniz!
Turgay Ciner, Aydın Doğan, Ferit Şahenk. Bu adları unutma Türkiyem. Mehmet Ali Birand gazeteciliğini yayan adlar bunlar. Hem banka, hem, holding, hem medya patronu olan adlar ülkeyi bugünlere, AKP diktasına getirdiler. Türkçesi bozuk, ufku kıt yeni bir gazeteci tipi yarattılar. Gazeteler ve TV'ler yalnızca bu işi yapan yeni bir patron kuşağına gereksinme duyuyor. İsterse yabancılar satın alsınlar, bu yerli işbirlikçilerden daha fazla zarar veremezler.
Istanbul'a artık badem bıyıklı, hıyar tipli vali ve emniyet müdürü istemiyoruz. İstanbul Istanbullularıdır.
Tayyip geldiği günden beri çatışmalardan beslenen bir adam. Çatışma olmadığı yerde kendisi yarattı, ama bu son çatışma elinde patlayacak gibi.
Burcu Percin: (Paylaşım)
Londra gazetesinin başlığı: Atatürk'ün çocukları ayaklandı!
Orhan Bursal:
İki ayyaş dedi... Bu kadar terbiyesizlik olur mu?
O aşşağılık hoşgörünüzü de, o kusmuklu yaradan - yaradılan muhabbetinizi de, o yavşak hayat görüşünüzü de alın ve siktirin gidin!
Nevin Koçoğlu:
Biz yaptık oldu, biz yaptık olacak....
Olmaz padişah efendi olmaz...
Yularınızın sıkılma vaktidir!
Gezi parkı, alkol yasağı, köprüye 'yavuz' adı... Hepsinin aynı haftaya denk düşmesi Türkiye'ye ilahi bir işaret gibi...
Engin Gül:
Şehirlerdeki AVM sayıları:
New York: 7
Paris: 5
Berlin: 3
Tokyo: 22
İstanbul: 93
İmamın ordusu bugün Kemalin ordusunu gördü...
Başbakan proje üretsinler karşı çıkmasınlar demiş, parklara ne kadar boş alan varsa gökdelen, ve avm yerine yeraltı projeleri...
Arkadaşlar, Foça Belediye Meydanı'nda toplanma saati 19.00 imiş. Düzeltirim. Lütfen paylaşarak duyurunuz...
Türkiye el ele
Tayyib'e güle güle...
Bazı paylaşımlarım sansürleniyor.
Sizlerin yorumları da tabii.
Duyurayım dedim.
Sokaklar kaynıyor. Canlı yayınlarla sokaklarda olması gereken ulusal kanalların gündemi ise:
NTV: Pasaport, Haber Türk: Tarihin Arka Odası, CNN-Türk: Penguenler... ve bu böyle devam ediyor.
Celal Ilhan:
Diktatör,
Kimyasal silah kullandın.
Plastik mermi kullandın.
Gözler çıkardın, bacaklar kırdın.
Nereye kaçacağını da planladın mı?
ABD'ye mi, Suudilere mi, Katar'a mı, Yemene mi cehennemin dibine mi?
Handan Gökçek:
Madonna bile eyleme destek veriyor! Hani bizim çakma Madonnalar!
Aydan Ay:
Hükümet halkın haklarını bastırdığında, ayaklanma, halk ve halkın her türlü kesimi için hakların en kutsalı ve ödevlerin en vazgeçilmezidir. (1793 Fransız Devrim Anayasası Önsözü’nden)
Ayhan Bozkurt:
Çöpleri temizliyor serseri dediğin insanlar...
Necati Gungor:
Helal süt emmiş AKP'liler Tayyiban rejiminden kurtulmak istiyorlarsa eğer Taksim cinayetlerinden daha iyi bir gerekçe bulamazlar!
Direniş artık Beyoğlu'nun tüm sokaklarına yayılmış durumda. Biz ağaçları değil, ağaçlar bizi kurtarıyor!
Milli içkimiz süt, çünkü gaza iyi geliyor.
Sabah sabah Kızılay'da tomalar... Güven park'ta gezi parkı eylemi için önlem alınmış... İyi de o ambulanslar neyin nesi?
Peki, Ankara'daki yazarlar ve sairler nerede? Nerede edebiyat dernekleri, olusumlar... Yoksa Kültür Bakanligiyla işbirliğini mi düşünüyorlar... Kim inanir bundan sonra sizin o fiyakali sözcüklerinize...
Hala anlaşılmadı mı? Mesele sadece bir ağaç, avm, kışla meselesi değil artık.Bu birikmiş bir öfkenin dışavurumu ve kendiliğinden gelişiyor.
Slavoj Zizek: Slavoj Zizek's message on protests in Turkey
via Bülent Somay
Although triggered by the apparently modest local issue of protecting a park in the very center of Istanbul from commercial destruction, the ongoing protests in Turkey obviously refer to a much deeper malaise...
İstanbul’un göbeğindeki bir parkın ticari amaçlarla tahrip edilmesi gibi mütevazı bir yerel meseleden kaynaklanıyor gibi görünse de, Türkiye’de devam etmekte olan protestolar açıkça çok daha derin bir hastalığa işaret ediyor. Bu protestoların yaygın bir şekilde “ılımlı İslamcılık” modeli olarak algılanan, hızla gelişen bir ekonomiye sahip bir ülkede patlak vermesi, hastalığın nedenleri hakkında kilit bir gösterge oluşturuyor: Vahşi neoliberal ekonomi ile dini-milliyetçi otoriterliğin kaynaştırılması girişimi. Bu iki sürecin de kurbanları aynı: Bağımsız sivil toplumun dayanışma ruhu ve kültürel hoşgörüsü; bir ulusun ahlaki sağlığının belkemiğini oluşturan ruhun ta kendisi. Buradan da anlıyoruz ki bu protestolar, serbest piyasanın toplumsal özgürlük anlamına gelmediğinin, ancak otoriter politikalarla bal gibi de bir arada bulunabileceğinin canlı kanıtıdır.
Bu protestoların neden dünya çapında kurulu düzeni sarsan aynı küresel ajitasyonun bir parçası olduğunun da göstergesidir bu. Özgürlük ve kurtuluşa önem veren bütün insanlar, Türkiye halkına “Hoşgeldiniz!” demelidir. Şimdi aynı küresel mücadelenin parçalarıyız. İspanya, İsveç, Yunanistan, Türkiye… Ancak yan yana savaşırsak bir şansımız olacak!
Duygu Kankaytsın:
"Beş ağaç için savaşmak, beş kilo kömür için domalmaktan iyidir..."
Parklarda bahçelerde mangal yakan vatandaş görüntüsü yakalayamayan medya halka küstü; bunalımda.
Ahmet Ümit:
Yıldıramayınca helikopterlerini getirdiler. Bakalım daha neler getirecekler ama çözümsüzler, çaresizler, zavallılar...…
Arkadaşlar çok yorgunum, günlerdir gaz yiyoruz ve 3-4 saat uykuyla parktayız. Bugün de güneşin altında kaldım. Kitap sergisi harika oldu, insanların dayanışma ve paylaşım ruhu bir başka. Aşağıdaki 2 fotoğraftaki kitap sayısı akşama doğru 3 katına çıktı. Yitik Ülke olarak 1500'den fazla kitap dağıttık ve şimdi de sergiliyoruz. Bugün Okuyanus Yayınları, Anfora Yayınları ve ÇROP ve Yeniyazı da destek verdi. Yarın Labirent Yayınları büyük bir katkı yapacak. Çok fotoğraf var, yükleyemedim kusura bakmayın, hiç halim kalmadı. Yakında paylaşırım. Herkese selam.
(Açık hava kitap sergisinde de sergiliyoruz bize gelen kitapları diğer tuğlalı yere de pek çok kitap taşıdık, 3. ve 4. kütüphaneyi de açacağız yakında bir ihtimal; Aydın İleri ile irtibat kurup kitap getirebilirsiniz, sizi yönlendirecektir. Desteğinizi bekliyoruz. Bu arada kitaplar herkese ücretsiz olarak dağıtılmakta. Ben yok biz var. O kadar.)
Mazlumun dilini kullanarak gelip, muktedirin diline aşina olup, mazlumlarca çökertilen iki yüzlüler yüzünden dolayıdır tarihin tekerrür edildiğini sanmamız.
Dün, bütün gün ve gece boyunca Taksim, İstiklâl cad. Sıraselviler, Gümüşsuyu, Şişli, Fulya, Beşiktaş üzerinden gözlemlediğim: başta gençlik olmak üzere, yurdum insanının büyük ölçüde şehirli bir siyasal olgunluğa ulaştığıdır. Ortama, bizim 70'li yıllarımızdan çok farklı bir şehirli ruh ve görünüm hakim. Bundan böyle Türkiye'de siyaset yapacak herkes, bu "şehirli olgunluğu" belirleyici bir unsur olarak dikkate almak, siyasi program ve söylemini ona göre tesbit etmek zorunda. Taşra aklının "koyun çoban, helva halva" vb. söylemler üzerinden geliştirdiği feodal siyaset, bu kitle karşısında belirleyiciliğini yitirmiştir diyebiliriz. Bence tiyatroları kapatırken, AKM yıkarken, AVM kurarken, yaşam biçimlerine kısıtlama getirirken, bu şehirli olgunluğu dikkate almayan kaybeder.
Alaattin Topçu:
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’na ilişkin gelişmeleri değerlendirirken, "Gezi Parkı’nda yaşananları barış müzakerelerinin karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz. Tabanımız kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız" dedi.
(Cümlenin bozukluğunu es geçiyorum!)
Öküz altında buzağı arama siyasetinden vazgeçemedi bu ülkenin sağı solu, Kürt'ü Türk'ü... Sahi o zaman, Sırrı Süreyya Önder'in orada işi neydi? Şu an bitkisel hayatta yaşam savaşı veren arkadaşlara küfürdür bu yorum; bu eylemlerde yer alan Türkiye soluna bel altından hakarettir. Ayıp! Densizlik! '80 sonrası Türkiye solunu görmezden gelmenin, küçümsemenin, faşistlikle itham etmenin açık ve net ifadesidir. Yazıklar olsun!...
Tek adam olarak yönetimi elinde tutmaya kalkmak her zaman kötü sonuçlar veriyor. Dünyada pek çok örnek vardır. Adolf Hitler on yıl tek adam olmuştu. Mussolini daha uzun süre. Sonları ne oldu? Öldürülmek, cesedi yerlerde sürünmek.
Tehlikelidir, yanlıştır. Politikada bir yere gelmişsin. Seçimle ya da zorbalıkla. Sağlam tut kendini, yetin bu kadarla. Ama bir daha seçilmezsem ne yaparım, en iyisi seçim meçim olmadan ben tepede kalayım dersen, iş kötü bir yola gider. Örnekleri saymakla bitmez.
Ataol Behramoğlu:
Olabilecekler bazılarımız için en başından, diktatör taslağının belediye başkanlığı döneminden belliydi…
Fakat artık taslak tamamlanıyor, herkesin görebileceği bir açıklıkla gerçek kimliğine bürünüyor.
Dinci faşizm olanca açıklığıyla gözler önüne seriliyor…
Bugünkü siyasal iktidara yöneltilen başlıca eleştirilerden biri de, iktidarları süresince tek bir fabrika kurmadıkları, olanları da satıp savdıkları, elden çıkardıklarıydı…
AKP yönetiminin, başındaki diktatörün, dinci faşizmin çözülmedik hiçbir şifresinin kalmadığı rahatlıkla söylenebilir.
Kafatasının içinde ortaçağ beyni taşıyan kişi, daha ne kadar süre hüküm sürmeye devam edecek?..
Muhalefetteki siyasi partilerden MHP keskin söylemlerine rağmen en kritik anlarda AKP destekçiliğini sürdürmekteyken ve belli ki sürdürecekken, BDP ve Kürt muhalefeti ırkçılığa ve kısır bir ulusçuluğa sıkışmış olarak dinci faşizmin yanında yer alıyor.
Bu var olma savaşıdır...
YORUMLAR