Umutsuz yüreğin çırpınışları / Recep Yılmaz
1.
umutsuzluk zavallılığa aralıyor perdeleri
yakınılar umarsızlığa Resa
içimin dağlarına kar sepeliyor incecikten
yanıyor çatırtılarla kayınlarım gürgenlerim çamlarım
suskunluğu katliamları besleyen toplumun boğuntusunda
daralıyor kafeslere sıkıştırılan aydınlıklar
alkışlarla tempo tutuluyor yoksulluk övgülerine
yürümeli Resa! yürümeli yepyeni arayışlara
aç ve yorgun günlerde havalanacak Anka’yı düşlerken
verimli topraklar kadar yaşama iyilik sunarken
düşünceye düşen tohum yeşerir elbette
geceleri ağı kılarlar, gündüzleri yarasa dinlencesi
bellidir, alçakçadır sekerek yürüyüşleri
koyun sürüsünün masumluğunda olsalar
diye mırıldanırken karanlık çöküvermiştir ovaya
nereye dönsem nereye varsam vampir dişleri
bir ova kadar yorgunum Resa,
kıraçtaki ahlat kadar ıssız ve yalnız
herkes kendi çorak toprağında eşeleniyor
desem karamsarlık aydınlığımızla bağdaşmıyor
2.
hüznümün kalp ritmi düzensiz, müziğim sancılı
kuşlar yurdun çalılarından sürgünle göçüyor
aynıyı yinelemek çiğ bezelye çiğnemek gibidir
bir kirazın rüzgâra karışan ağıdını dinlemek gibi Resa
lahitlerin açılması yüzyıllardan cesetlerin dirilmesi
firavunlar saltanatında gerçeğin masala karışması
dörtnala ayak sesleri uzakta değil
beynimin patikasında sancılı bir at koşuyor
ah Resa! taşları ağlattığın söylencelerle büyürken çimen
daha nasıl sevebilirdim yüreğimi ezmekten başka
acılara insanlar değil ama taşlar yas tutuyor Resa
nasıl dayanıyor armutların vişnelerin baharı
yeryüzünün yersiz ve adaletsiz soğuklarına
Recep Yılmaz
GERCEKEDEBİYAT.COM
YORUMLAR