Türk modernleşmesi ilk kez Atatürk’le mi başladı? / Uğur Utkan
Türk modernleşmesi kesinlikle 1923’te değil, Osmanlı’nın gerileme döneminde başlamış ve uzun yıllara yayılarak devam etmiş, Atatürk döneminde doruk noktasına ulaşmıştır.
Bugüne kadar Türk modernleşmesi ve Batılılaşması konusunda görüşler iki uçta incelenmiştir: Birincisi, Osmanlı çağın gerisinde kalmıştı, Atatürk’le beraber çağdaş dünyaya ayak uydurduk. İkincisi, Bu reformlar Müslüman milletine Batı’nın giydirdiği deli gömleğiydi, bu reformlar bizi gavurlaştırdı. Ayrıca Batılılaşma konusunda da hep Atatürk dönemindeki devrimler milat gösterilmiştir. Peki yıllara dayanan bir süreci temel edinmemiş ve demir yumrukla gerçekleştirilmiş bir devrimler silsilesi ve modernleşmenin gerçekleşmiş olduğu o topraklarda sağlam bir köke sahip olup kalıcılık kazanması mümkün mü? Bizce değil. Zira böyle bir bakış açısının bilimsellikten uzak olduğu vakıadır ki devrimler silsilesi ve modernleşmenin kalıcılaşması yıllara dayanan uzun süreçlerle mümkün olabilmektedir. Her toplum eşiğine geldiği veya içine girdiği toplumsal süreçlere uygun kurumları ve yapılan yenilikleri kabul eder. Bu yüzdendir ki Türk modernleşmesi kesinlikle 1923’te değil, Osmanlı’nın gerileme döneminde başlamış ve uzun yıllara yayılarak devam etmiş, Atatürk döneminde doruk noktasına ulaşmıştır. Osmanlı’nın çağa ayak uydurmak ve eskiyen kurumları gerek tamir etmek gerek ortadan kaldırıp yenilerini kurmak için gerçekleştirdiği yenilikler belki çöküşüne engel olamamış, ancak bu yeniliklerin meyvesi olan modern kurumlar çökmüş Osmanlı’nın enkaz yığınının içinden filizlenen genç Türkiye Cumhuriyeti’ne sağlam bir altyapı hazırlamış, Atatürk dönemi de Osmanlı’nın gerileme döneminde başlayan modernleşmenin en zirvesini bulduğu dönem olmuştur. Bu bağlamda da hem Atatürk devrimlerini hem de Türk modernleşmesini yüz yıllara yayılan bir süreç içinde ele almak gereklidir. (Kabacaoğlu, Ö. 2021) İşte bundan dolayı şunu belirtmek zorundayız ki, bugüne kadar Batılılaşma konusunda da hep Atatürk döneminde yapılan devrimleri milat göstermenin de, Osmanlı çağın gerisinde kalmıştı, Atatürk’le beraber çağdaş dünyaya ayak uydurduk görüşünü savunmanın da, Bu reformlar Müslüman milletine Batı’nın giydirdiği deli gömleğiydi, bu reformlar bizi gavurlaştırdı şeklinde bir görüşü körü körüne iddia etmenin de hiçbir ilmi değeri bulunmamaktadır. Eğer körü körüne bu konu başlığıyla ilgili ısrarla Atatürk dönemini milat gösterme konusunda inat edersek Türk modernleşme sürecini ve Osmanlı’yı çöküşten kurtarmak amacıyla başlatılan modernleşme çalışmalarının genç Cumhuriyet’e nasıl bir temel oluşturduğunu tam olarak anlayamayız. Bir kere şunun anlaşılması gerekir. Batılılaşma (muasırlaşma, modernleşme, yenileşme, çağdaşlaşma), çeşitli tanımlan olan bir kavramdır. Bunlar içerisinde yaygın olanı “bilim, kültür, sanat ve ekonomi alanında çağdaş bir toplum olabilmek amacıyla girişilen teşebbüsler” şeklinde yapılan tariftir. Yaklaşık 150 senelik bir geçmişe sahip olan Batılılaşma hareketleri incelendiğinde aşağıdaki safhaları tespit etmek mümkündür: 1 — 18. yüzyıla tekabül eden birinci safha; Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, ilk kültür alış verişinin başlaması; 2 — 1783 yılında Kırım’ın elden çıkmasından, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına kadar uzanan 50 yıllık geçiş dönemi, 3 — 1826’dan 1876 I. Meşrutiyet’in ilânına kadar uzanan üçüncü safha. Batı müesseselerinin zorunlu olarak alındığı, Batı fikirlerinin yanında Batı hukuk sisteminin de ülkemize girdiği dönem, 4 — Anayasalı sisteme geçiş, 1876 ve 1908 denemeleri, 5 — Cumhuriyetin ilânı. Batının bilim, teknik ve yaşayış biçiminin (din hariç) alınması. 16. asır boyunca yükselmesini sürdüren ve gücünün zirvesine ulaşan Osmanlı İmparatorluğu, bu yüzyılın sonundan itibaren değişen şartlara ayak uyduramayarak tedricî bir duraklama, daha sonra da gerileme ve dağılma dönemine girmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda 17. yüzyılda zaman zaman, 18. ve 19. yüzyıllarda sık sık gündeme gelen ıslahat faaliyetlerine sebep olan bozuklukların iç ve dış olmak üzere birçok sebepleri vardı. Ayrıca Osmanlı ordusunun eğitim ve donatım standartları, gittikçe gelişen ve modernleşen Avrupa ordusunun gerisinde kalmış, geleneksel Osmanlı eğitim müesseseleri çağdaş gelişmelere ayak uyduramaz olmuş, dünya ticaret dengesi değişmiş, Akdeniz doğu—batı ticaretindeki önemini kaybetmişti. Batı, yeni keşifler neticesinde geniş bir koloni ağı kurmuş, bu sayede yeni hammadde kaynakları bulmuş, geniş pazarlar elde etmiştir. Bu kaynaklar sayesinde ilim, teknik ve sanatta önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. (Önsoy, R. 1989) Bu gelişmelerin dışında kaldığı gibi, bir süre sonra da Avrupa emperyalizminin başlıca hedeflerinden birisi haline gelecek olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yöneticileri, devlet adamları kurtuluş reçetesini imparatorluğun Avrupa’ya Batının silah ve tekniğini alarak karşı koyabileceği şeklinde ifade eden Osmanlı aydınlarının tavsiyelerine hak vermiş ve netice olarak 1718 Pasarofça Antlaşması’nın ertesinde Lale Devri başlamış ve 1730 Patrona Halil İsyanı’na kadar sürmüştür. Bu 12 yıllık dönem Batı tarzda ilk inkılapların yapıldığı ve yeni kurumların kurulduğu dönemdir. Bu yüzden de Türk modernleşmesi 1923’te değil, 1718’de başlamıştır. Ve zaman içinde bütün alanları kapsayarak halk kitlelerini de içine alan bir Türk Modernleşme Dönemi gerçeği mevcuttur. Zira tercih edilen Batılılaşma süreci açısından Osmanlı dönemiyle Cumhuriyet döneminin amaçları arasında önemli farklılıklar olduğu apaçık ortadadır. Yaygın olarak bilinen en önemli farklılaşma, modernleşme girişiminin Osmanlı’da sadece devlet kurumları düzeyindeki etkinliklerle sınırlandırılmasına karşın, Cumhuriyet’le birlikte devletin yanında toplum düzeyinde de yaygınlaştırılması ve her yönüyle bir toplumsal proje haline dönüştürülmesidir. Bu durum Batılılaşmaya, Osmanlı’nın devleti kurtarma işlevini; Cumhuriyet döneminin ise yeni bir toplum projesinin mimarı olma işlevini yüklediğini göstermektedir. (Karakuş, M. 2020) Dolayısıyla, Türk modernleşmesi, batının üstünlüğünü kabul etme ve Osmanlı’nın aksayan yönlerini modern Batı usul ve araçlarıyla düzeltme olarak başlayıp Osmanlı’nın yıkılışı ve Cumhuriyet’in ilanı ile yeni bir evreye geçmiş, 1922’ye kadar Osmanlı’yı çöküşten kurtarmak için yapılan yeniliklerin bir silsilesi olan Türk modernleşmesi; Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte genç Cumhuriyet’in köklerini sağlamlaştırmak, toplumu da bu genç Cumhuriyet’in yapısına uygun şekilde dönüştürmek ve Cumhuriyet’i ilelebet payidar kılmak için reformların yapıldığı bir hale doğru evrilmiştir. Kaynak: KABACAOĞLU, Özgün. Batılılaşma Modernleşme ve 2. Yüzyılda Atatürkçülük | Uzun – Tarihsel Perspektifle Bir Deneme, 2021 ÖNSOY, Rıfat. Osmanlı Batılılaşma Hareketleri ve Atatürk İnkılapları, 1989 KARAKAŞ, Mehmet. Modernlik Küreselleşme ve Türkiye’nin Kimlikler Evreni, 2020 Uğur Utkan
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR