Türk edebiyatında büyük boşluk / Halit Suiçmez
Bir soruyla başlayalım. Türkiye’nin ekonomi politiği edebiyata özellikle de romana ne sürede yansıyor? Burada vurgu zaman üzerinde, elbette bu konunun boyutları çok geniş. Başlı başına “ekonomi politiğin edebiyata yansıması” önemiyle, kapsamıyla, zamanlaması ve etkileriyle, ülke edebiyatlarından örneklerle çok daha derinliğine incelenebilir. Bu yazıda amacımız, Amerikan edebiyatı ve Türkiye’yi son dönem romanlar üzerinden kısaca karşılaştırmaktır. Ülkemizde ekonomi politik romanlara geç yansımaktadır. Bunun nedenleri tarihsel, toplumsal ve edebi dinamikler olarak gruplandırılabilir. TARİHSEL DİNAMİKLER Türkiye’de modernleşme süreci çok gecikmiştir. Batılı ülkelerde kapitalist ilişkiler 18 ve 19.ncu yüzyıllarda biçimlenmiş, ülkemizde ise on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru bazı gelişmeler başlamıştır. Bu nedenle kapitalizmin politik ekonomisinin günlük yaşama ve kültüre etkisi geç olmuştur. Cumhuriyet’in kuruluşunda öncelikler bağımsızlık, ulusal kimlik, eğitim ve çağdaşlaşma konularıydı. Dolayısıyla romanlarda da; dil reformu, ulus inşası, çağdaş yaşam, köy-kent çatışması gibi konular öndeydi. Ekonomi politik analizler geri planda kalmıştır. Türkiye’nin küresel kapitalizm ve yeni liberal politikalara kayışı 1980 sonrasında yaygınlık kazanmıştır. Amerika’da küresel finans gelişmeleri Don DeLillo, Franzen gibi yazarların romanlarına (Kozmopolis, Özgürlük) hemen yansırken bizde benzeri sayılabilelecek olayların romanlara yansıması hem çok geç hem de sadece değini niteliğindedir. TOPLUMSAL YAPI Türkiye’de uzun asırlar feodal- yarı feodal, merkezi yönetim ağırlıklı, kapitalizm öncesi üretim biçimleri olan sosyal-politik-ekonomik yapılar egemen olmuştur. Ardından da özellikle 1930’lu yıllarda devletçilik ağır basmıştır. Sınıfsal oluşumlar ve bilinç zayıf kalmıştır. Kapitalizmin sınıfsal ilişkileri ve çatışmaları yoğun değildir. Batıda bu ilişkiler keskin yaşandığından romanlarda da baskın olarak yansımıştır. Türkiye’de işçi hareketleri ve sendikal bilinç çok geç ortaya çıktığı için romanlarda da siyasal iktisat konuları gecikerek işlenmeye başlanmıştır. Ülkemizde politik baskılar hemen her dönemde yoğun olmuştur, 1940’larda, 50’lerde, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde eleştiriler yasaklanmış, toplumcu yazarlar büyük baskılara uğramışlardır. Dolaysıyla romanlarda ve diğer edebi alanlarda sınıfsal-ekonomik ve politik yaklaşımlar çok yer bulamamıştır. EDEBİ EĞİLİLİR Cumhuriyet dönemi eserlerinde çağdaşlaşma, gelenekçi yapıdan çözülüş, uluslaşma öne çıkarken, 1950 sonrasında psikolojik, bireysel ve sosyal çağdaşlık temaları da yer almaya başlamıştır. 1980 sonrasında ise, post modern eğilimler yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Ekonomi politik içeriklerden çok, metinlerarasılık, kimlik, bireysel arayışlar öne çıkmıştır. Okur beklentileri de ülkeden ülkeye değişir. Amerika’da okur ekonomi politik ve küresel gelişmeleri okumaya yatkındır. Türkiye’de sosyal yapıyı derinliğine yansıtan yapıtlara ilgi daha azdır. Ülkemizde bazı önemli ekonomi politik dönüşümlerin romana yansıması en az 40 yıl gecikmiştir. ABD’de sınai kapitalizmin romana yansıması, örneğin Upton Sinclair - Şikago Mezbahaları, Jack London - Demir Ökçe, 1900’lerin başlarındayken, bizde 1950 sonrasında, Yaşar Kemal, Orhan Kemal örnekleri bulunmaktadır. Amerika’da 1980 sonrası neo liberal dönüşüm Don DeLillo, Franzen gibi yazarların eserlerine yansırken, bizde doğrudan finans kapitalizmine odaklanan hangi roman vardır? ABD’de Kozmopolis (2003) romanı finansal piyasaları esas alırken, Türkiye’de 2000 sonrasında bu temayı işleyen güçlü bir roman bulunmakta mıdır? Türkiye’nin son 20 yılında, küreselleşme, özelleşme, rant ekonomisi, konut ve inşaat sektörü, gelir bölüşümündeki aşırı bozulmalar, ekonomideki tekelleşme ve yoğunlaşmalar, üretimden kopukluk önemli birer politik iktisat olgusu olmuştur. Bunların tümünü ya da bir kaçını birden edebiyatın merkezine taşıyan kaç güçlü roman-öykü okuduk acaba bu dönemde? Tahsin Yücel’in Gökdelen, Kumru Kumru, İnci Aral’ın Yeni Yalan Zamanlar dışında ekonomi politiği edebiyata yansıtan yapıtları bilmek isteriz. Kanımca bu konu şimdilik Türk Edebiyatının büyük bir boşluğu olarak yorumlanabilir. Dr. Halit Suiçmez
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR