Sanat baskıdan doğar / André Gide
Sanat, yavaş yavaş kuvvetten düşünce, kaplıcalara götürülen bir hasta gibi, tabiata çıkarılır. Ne yazık ki, tabiat artık ona bir şey yapamaz: Bir anlaşmazlık var. Sanatın köye çekilip dinlenmesini ve eğer bitkinlikten sararıp soluyorsa, kırlarda, hayatta gidip yeni bir canlılık aramasını bazan iyi b...
Ama hocalarımız olan Yunanlılar, Afrodite'nin tabiî bir ilkahtan doğmadığını pekâlâ biliyorlardır; o, ancak sunî bir baskı ile elde edilir. (1) Güzellik hiçbir zaman tabiî bir mahsul değildir; o, ancak sunî bir baskı ile elde edilir. Sanatla tabiat, yeryüzünde rekabet halindedir. Evet, sanat tabiatı kucaklar ve onu kolları arasında sıkar; ama meşhur mısraı kullanarak diyebilir ki: Hasmımı kucaklarım, ama boğmak için Sanat, daima baskının sonucudur. Onu ne kadar serbestse, o kadar yukarılara yükselir sanmak, uçurtmayı yükselmekten alıkoyan şeyin ip olduğunu sanmaktır. Kanadını rahatsız eden bu hava olmasa daha iyi uçacağını düşünen Kant’ın güvercini, uçmak için kanadını dayıyabileceği bu hava mukavemetine muhtaç olduğunu takdir etmemektedir. Sanat da böyledir, yükselmek için mukavemete dayanmak zorundadır. Demin üç dramatik, birlikten söz ediyordum, ama şimdi söylediğim, resim için, heykel için, musikî ve şiir için de doğrudur. Sanat. ancak hasta devirlerde hürriyeti arar; kolayca var olmak ister. Kendini her kuvvetli buluşta, döğüş ve engel arar, kalıplarını paramparça etmekten hoşlanır, işte bunun için, hayatın en taşkın olduğu devirlerde değil midir ki, en heyecanlı dehalar en sıkı kalıpların ihtiyacı ile kıvranmışlardır.
Bereketli Rönesans zamanında, Shakespeare’in, Ronsard’ın, Petrarca’nın, Michelangelo’nun, soneyi Dante’nin üçlü kafiyeyi kullanmadan; Bach’ın fugue’ü aşırı derecede sevmesi; Beethoven’in son eserlerinde fugue’ün baskısına duyduğu dayanılmaz ihtiyaç, hep bundandır. Verilecek daha ne örnekler var! Lirik ilhamdaki genişleme kuvvetinin onun baskısı ile mütenasip olduğunu yahut da; yenilmesi gereken yer çekiminin mimarlığa imkân verdiğine şaşmak mı lazım. Büyük sanatçı güçlüğün coşturduğu, engeli kendisine sıçrama tahtası yapan adamdır. Derler ki Michelangelo’ya Musa’nın ellerine toplu bir hareket vermeğe zorlayan, mermersizlik olmuştur. Sahnede, hep birden kullanılacak ses perdelerinin sayılı oluşudur ki, Eschyle’i, Kafkas dağlarında zincire vurulan Promethéus’un susuşunu icad etmek zorunda bırakmıştır. Eski Yunanlılarda saza bir tel ekliyen adam, şiddetle cezalandırılırdı. Sanat, baskıdan doğar, döğüşle yaşar, hürlükle ölür. (…) . . . Tiyatronun Tekâmülü’nden, 1904 (1) Afrodite, deniz köpüğünden doğmuştur. André Gide
(Denemeler, Varlık Y, Haziran 1955. Çev. Suut Kemal Yetkin)
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR