Tarihçi ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından bu yıl "Konnektivite: Order-Disorder-Reorder" temasıyla düzenlenen ve Türkiye'nin ve bölgenin en kapsamlı gelecek vizyonu etkinliklerinden biri sayılan Vizyoner'25 programına katıldı. Okan Bayülgen'inyönettiği "Bir Sohbetin İçinde Zamane Dünyası" başlıklı etkinlik, Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleşti. 

Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren Osmanlı toplumunun askeri başarılarını değerlendiren Ortaylı, yapılanların küçümsenecek şeyler olmadığını ifade ederek, Türkiye'nin geçmişine dayanan güçlü bir devlet yapısına işaret etti. Bu nedenle Türkiye'nin kalkınan bir üçüncü dünya ülkesi gibi algılanmaması gerektiğine dikkat çekti. 

Ortaylı, Orta Doğu'nun uyanması gerektiğine vurgu yaparak Kuzey Akdeniz'in tarih boyunca kendi kendini savunan bir bölge olduğunun altını çizdi. Buna ek olarak, toplumsal sorunlara işaret ederek eğer bireylerin, özellikle de iktidar ve muhalefetin, temel kurumlara yönelik saldırılar konusunda gereken bilince ulaşmaması hâlinde bunun bedelini en çok orta sınıfın ödeyeceğini belirtti. Bu durumun çocuklarımıza ve geleceğimize ağır bedeller getirebileceği konusunda uyardı. Suriye'nin kuzeyine ilişkin yanlış politika uygulanması durumunda bunun sanayi bölgelerine ciddi zarar verebileceği uyarısında bulundu.

Ortaylı, siyasetten önce ekonomiye öncelik verilmesi gerektiğini ifade ederek Azerbaycan'ı başarılı bir örnek olarak gösterdi. Azerbaycan'ın çevresindeki ülkelerle işbirliği stratejilerinin değerlendirilmesi gerektiğini ve bu bağlamda Türkiye'nin  ekonomik iş birliğine her zaman ihtiyaç duyulan bir ülke olduğunu dile getirdi. Aynı zamanda Azerbaycan'ın Yahudilerle ilişkilerinde uyguladığı tutarlı politikaları övdü ve küçük bir devletin aynı anda birden fazla düşmana sahip olmasının yanlış olduğunu söyledi.

 

 "Yani bütün gelişmelere bakınca, yaşadıklarımızın en kritik dönemindeyiz. Geriye baktığımızda darbe üstüne darbe. Derken, 1960'ların Türkiye'si hop diye Suriye olabilirdi ama olmadı. Türkiye bir sanayi ülkesidir. Daha da sanayi ülkesi olma noktasında gelişecek. Sanayinin yüzde 35'i Urfa'ya, Antep'e ve Çukurova bölgesine yığılmıştır. Maalesef o bölgenin tembelliği yüzünden de çalışmalar durmuştur. Ziraat de gerilemiştir. Sanayi çökmüştür. Milli gelirimize dövizin katkısı utanılacak düzeydedir. Akdeniz'in en verimli ovası, İnegöl mobilyacılarının gerisindedir döviz babında. Bizim politikalarımızda bazı şeylerle oynamamız lazım. Kimin oynayacağı beni alakadar etmez ama Suriye'nin kuzeyini Suriye'ye katıp düşünmek yanlıştır. Çünkü Suriye'nin Halep bölgesi, Suriye değildir. Burada Türkler yaşar, doğu kısmında Kürtler, batı kısmında Türkmenler ve Hristiyan Araplar ve Aleviler yaşar. Buralara eğer gayet halisane duygularla el atıp, yanaşmazsak el atacak adam var. Aşağıda İsrail var. Yani sanayi bölgemiz tehlikeye girer. Biz kanımız, canımızla barajları yaptık, ovayı suladık, orada sanayi kurduk, gelişti ve daha da gelişecek bunları bilmemiz lazım." 

Türkiye'de siyasetten önce iktisat yapılması gerektiğinin altını çizen Ortaylı, "Akıllı olmak zorunda olan bir Kuzey Akdeniz ülkesiyiz. Nasıl Azerbaycan kendinden beklenmeyecek, Balkan ülkelerinde görülmeyen bir atılım ve enerjiyle gidip Ermenilerle anlaştı ve akıllısını yaptı. Çünkü Ermenistan'la Azerbaycan'dan başka Kafkasya'da iş yapacak kuvvet yoktur. Gürcülerle falan hayat bulamaz orası ve tabii Türkiye'ye de ihracat, ithalat olarak her zaman muhtaçtırlar. Aynı şekilde Azerbaycan, Yahudilerle de tutarlı bir politika takip etti. Çünkü hiçbir küçük devletin iki tane düşmanı olmaz. Aptallıktır o." değerlendirmesini yaptı. 

Tarihçi Ortaylı, bundan sonra Orta Doğu'da kurulabilecek yeni düzende İsrail'in olacağını belirterek, şunları söyledi: 

"Nasıl geldi, arkasında hangi acılar var, onu bütün dünya yazıyor. İsrail'in kendi adamları da yazıyor. Yani bir şey yazılmıyor, konuşulmuyor, bilinmiyor demek değil. Ticaretimize, işimize bakacağız. Başka türlü yaşamamız mümkün değil. Akdeniz'in doğusu yani bizim Suriye'deki sınırdan başlayarak Süveyş'e kadar olan kısımda birkaç tane devlet olacak. Bunlardan biri de Lübnan'dır. Maalesef Lübnan'ın Şiileri kendilerine göre bir dünya kuracak. Çünkü akılları burayla bağdaşmıyor. Dürzilerle Maruniler, uzun asırların kavgalarına rağmen bir araya geldi ve Lübnan dağlarını onlar kullanıyor, başkaları sevmiyor. Binaenaleyh orada bir devlet olacaktır çok açık ve tabii Trablus, Şam kısmı Türkiye'ye yakındır. Yani son derece Türkçü bir bölgedir. Güneyde de tabii ki Filistin olacak. Filistinsiz olması mümkün değildir ve Filistin'i bugün yöneten Hamas grubuyla da Türkiye'nin ne kadar ilgisi olabilir? Onu bir daha gözden geçirmek lazım. Biz her şeyden evvel akıllı ihracat, ithalat yapan, üreten bir ülkeyiz. Böyle ülkelerin davranış biçimi bazılarından farklı olur. Bu farklılıklar ilk başta ters gelse de sonunda akıllı olduğu görülür. 1948'de İsrail'i ilk tanıyan devletlerden biriyiz ama o günden beri ne hakaretler edilmiştir Türkiye'ye... Sonunda gene biz kaldık ortada." 

Filistin'in sesinin bugün Türkiye aracılığıyla duyulduğunu dile getiren İlber Ortaylı, "Türkiye sayesinde Filistin’in birtakım hakları gelebilecekse, verilebilecekse verilecek. Konuşacak başka adam yok. Siz bunun farkındasınız herhalde. Öyle ortada maalesef Orta Doğu yok." dedi. 
Ayrıca Ortaylı, Türkiye'deki hukuk fakültelerinin sayısına dikkat çekerek buna rağmen ülkenin doğru ve etkin bir adalet sistemine sahip olması gerektiğini vurguladı.

Gercekedebiyat.com 

 

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)