Oktay Akbal 20 Nisan'da doğmuştu... / Erol Ertuğrul
1990’lı yılların sonuna doğru Oktay Akbal’la tanışmamızı Sami Karaören sağladı. Kuşadası’na eşiyle birlikte bir gelişinde bizi aldı doğruca Akyaka’ya Oktay Akballara götürdü. Sonra her yaz Oktay Ağabeylere birlikte gitmeye başladık. Akbal, 28 Ağustos 2015’te aramızdan ayrılıncaya kadar bu böyle sürdü. Oktay Akbal’ın Gökova / Akyaka’da bulunan evi bahçe içerisinde, iki katlı, güzel bir Gökova eviydi. Gece geç saatlere kadar Oktay Akbal, sevgili eşi Ayla Akbal, Sami Ağabey ve Mehcure Abla’yla birlikte olur, Yücelen Otel’deki etkinliklere katılırdık. Konuşmalarımızın temelini şiir ve güncel politika oluştururdu.
Oktay Akbal otuzun üzerinde roman ve öykünün yazarıdır. Ayrıca Cumhuriyet Gazetesi’nde ikinci sayfada yıllarca politik yazılar yazdı. İlk kitabı “Önce Ekmekler Bozuldu”yu 1946’da 19 yaşında yazmıştı. Kendisi bu kitabın çıkış öyküsünü şöyle anlatmıştı: “Annem Tophane’deki evi satınca onun parasıyla bastırmıştım. İki yüz liraya bin beş yüz tane. Her biri altmış kuruş. Kendim dağıtmıştım. Şehzadebaşı’ndaki tütüncü altmış kuruşu pahalı bulmuştu. ‘Kim alır bu paraya?’ demişti ama yine de hatır için camın önüne koymuştu.”
Oktay Akbal şiirler de yazmıştı. Ünlü şairlerin çoğu ile arkadaştı. Bir gün Ziya Osman Saba’dan, “Beni hatırladıkça ara sıra gönlümü al / Sokakta görünce gülümse yanıma yaklaş / Az elin elimde kal / Evinize misafir geleyim / Kahvemi sen pişir / Taze doldurulmuş sürahiden bir bardak su ver / Yetişir” şiirini okuduğumda, “Biliyor musun, Erol Ziya benim yakın arkadaşımdı” demişti. Ünlü şairlerin şiirlerini çok iyi bilirdi. Öykücü olduğu halde, şiir üzerine pek çok yazı yazdı, “Önce Şiir Vardı” kitabı bu yazılarının bir bölüğünden oluştu. Onun için şiir umut demekti.
Bir akşam Cahit Külebi’nin “Dost” şiirini okumuştum: “Bir akşam habersiz bize gel / Merdivenler gıcırdamasın / Öyle yalnızım ki hiç sorma / Sen halimden anlarsın / Sabahlara kadar oturup konuşalım / Kimseler duymasın / Mavi bir gökyüzümüz olsun / Kanatlarımız dokunarak uçalım / Bütün insanlardan buz gibi soğudum / Artık yalnız sen varsın / Öyle yalnızım ki hiç sorma / Sen anlarsın”. Hemen düzeltti: “Orada ‘Sen’ yok!” Gerçekten de şiirin sonunda sen sözcüğü yoktu.
Oktay Ağabey Fenerbahçeliydi. Küçükken babası kendisini Galatasaray Lisesi’ne kaydettirmek istediğinde, “Ben Fenerbahçeliyim, Galatasaray Lisesine gitmem” dediğini anlatır, “çocukluk...” diye gülerdi. Birlikte olduğumuz zamanlar Fransızca’dan okuduğu kitaplardan önemli yerleri bize tercüme ederdi.
Her yazar gibi yazılarının okunmasını isterdi. Cumhuriyet’teki köşe yazıları gerçekten de çok okunan yazılardı. Akyaka’da bir sabah henüz onun o günkü köşe yazısını okuyamamıştık. “Yazılarımı kimse okumuyor, dostlarım bile okumuyor” diye Sami Ağabey ile bana sitem etmişti. Hemen gazeteyi bulup yazısını okuduk, sonra da yazıyı çok beğendiğimizi belli eden şeyler söyledik. Sitemi geçmişti. Cumhuriyet’te kısa, öz, çok şey anlatan yazılar yazardı. Bir konuşmamızda, “Önemli olan uzun yazmak değil, kısa yazıp çok şey anlatmaktır” demişti.
Köşesindeki yazıda, “Cumhuriyet’in dönüştürülürken susacak mısın” adlı kitabım için, “Yazar soruyor, susacak mısın diye ve halkımız yanıt veriyor susarak” demiş, suskunluğa tepki göstermişti. “Ah benim sorunlu ülkem” adlı kitabımda önsözü de var. Son görüşmelerimizin birisinde, ülkenin içerisinde bulunduğu durum için hayıflanarak, “Keşke bu kadar yaşamasaydım da bunlara tanık olmasaydım” demişti.
Onunla son söyleşim Aydınlık’ta yayımlandıktan (25 Ağustos 2015) üç gün sonra onu yitirdik. Kendi istemi üzerine Akyaka’da toprağa verdik. O söyleşide, “Umudum Atatürkçü gençlerdedir, direnmeli” demişti. Bugün yaşasaydı, referandum sonuçları için direnmeye devam umutsuzluğa yer yok derdi. Oktay Akbal, Cumhuriyet’le yaşıttı, 20 Nisan 1923 doğumluydu. Onu Anayasa referandumu sonrasındaki bu doğum gününde hüzünlü sevgilerle ama büyü umut kaynaklarımızdan biri olarak anıyorum. Gercekedebiyat.com
ÖNCE ŞİİR VARDI
UMUT GENÇLİKTEDIR
YORUMLAR