Müslümanların felsefesi / Goethe
Goethe'nin Müslümanlığa daha doğrusu Doğu'ya sempati beslediği bilinir. Bu konularda dengelidir. Doğu Batı Divanı'nın dışında Müslümanlık üzerine Eccermann'la Konuşmalar kitabındaki değinisinde de Müslüman felsefesini kendi felsefesiyle bütünleştiren bir barış çabası görülüyor.
(…) Sizler, her şeyin nasıl birbirine bağlı olduğunu anlamak için, benim gibi elli yıldır kilise tarihini incelemek zorundasınız. Oysa Müslümanların eğitime hangi öğretilerle başladıkları çok ilginç: Dinde temel olarak gençlerini öncelikle şu kanaatte tutuyorlar: Her şeye kadir olan Tanrı tarafından çoktan beri belirlenmiş olmayan hiçbir şey gelmez insanın başına. Bununla onlar ömürleri boyunca zırhlanmış ve rahatlamış oluyorlar ve fazlasına pek ihtiyaçları kalmıyor. Bu öğretide neyin doğru ya da yanlış, faydalı ya da zararlı olduğunu araştırmak istemiyorum, ama temelde hepimizin içinde bize öğretilmediği halde bu inançtan bir şeyler var. Üzerinde adımın yazılı olmadığı kurşun, bana isabet etmeyecek der savaştaki asker ve bu güven olmasa en acil tehlikede cesaret ve dengesini nasıl korur? Hıristiyan inanışının öğretisi, Babanızın isteği olmadan hiçbir güvercin damdan düşmez de aynı kaynaktan çıkar ve onun en küçük şeyi bile kaçırmayan ve isteği ve izni olmadan hiçbir şeyin olamayacağı kehanetine işaret eder. Böylece Müslümanlar felsefedeki derslerine şu öğretiyle başlarlar: Tersi iddia edilemeyecek hiçbir şey yoktur… Ve gençliğin görevini, her iddiadan karşıt fikri bulup söylemekten ibaret görerek gençliğin kafasını işletirler ki bunda da düşünme ve hitabette büyük beceri ortaya çıkar. Ama ortaya konan her cümleden bunun karşıtı iddia edildikten sonra, bunlardan hangisinin aslında doğru olduğu, şüphesi ortaya çıkar. Ama şüphede ısrar yoktur, o, kafayı daha yakından incelemeye ve denemeye götürür ki buradan, tam yapılırsa şüphesizlik doğar ve burada insan tam huzura kavuşur. Bu öğretide hiçbir şeyin eksik olmadığını ve bizim bütün sistemlerimizle daha ileri gitmediğimizi ve zaten hiç kimsenin daha ileri gidemeyeceğini görüyorsunuz. Müslümanların bu felsefi sistemleri aslında düşünsel erdemin hangi basamağında bulunduğunu anlamak için insanın kendisine ve başkalarına uygulayabileceği iyi bir ölçüt. Lessing, polemikçi tabiatına uygun olarak, en çok çelişkiler ve şüphe alanında durdu; ayırt etmek onun işidir ve bunda güçlü aklı mükemmel bir şekilde işine yaradı. Oysa beni çok farklı bulacaksınız; ben asla çelişkilere kapılmadım, şüpheyi kendi içimde dengelemeyi denedim ve yalnızca bulduğum sonuçları dile getirdim. (Eccermann’la Konuşmalar’dan aktaran Gürsel Aytaç. Goethe, Say y. İst. 2006. S.136-137)
Goethe
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR