Son Dakika



Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde düzenlenen ve beğeni toplayan bir tören ile şair Cevahir Bedel'e sunuldu.

Kansu ailesi ve Dil Derneği tarafından düzenlenen töreni sunan tiyatro sanatçısı Murat Atak, açılışı geleneksel olarak yazar Emin Özdemir'in Ceyhun Atuf Kansuya yazdığı mektup ile yaptı. Özdemir mektubunda, özetle şu düşüncelere yer verdi:

“Bu yılki Kansu Şiir Ödülü’ne katılım yine oldukça yüksekti. Ne ki aday yapıtların çoğu, biçim, içerik, söylem yönünden şiirsel donanımdan yoksun hevesli işi ürünlerdi. Yine de onu aşkın yapıt kalmıştı ilk değerlendirmeden sonra. İkince değerlendirmede Seçici Kurul, oy çokluğuyla Cevahir Bedel’in Çayırı Sayıklamak adlı yapıtını ödüllendirmeye değer buldu. Ödüllendirme gerekçemizi de kısaca belirteyim. Cevahir Bedel, bizim geleneksel halk şiirimizin 'dedim, dedi' ya da 'aldı Kerem, aldı Aslı' biçimini, çağdaş şiire özgü içeriksel ve söylemsel dokuya ustaca sindirerek kullanıyor. Işıltılı, çağrışımsal genliği olan imgelerle yüklü bir dili var. Şiirlerin odağında da bireysellikle toplumsallık iç içe.”

CEVAHİR BEDEL'İN KONUŞMASI

Bu yıl ödülü “Çayırı Sayıklamak” adlı kitabıyla alan Cevahir Bedel ise konuşmasında; Ceyhun Atuf Kansu halkın türkülerinin ve ağıtlarının sesini şiirlerine taşıyan, dilde duruluktan, yalınlıktan hiç kopmayan bir şair olduğunu dile getirerek şunları söyledi:

“Niçin yazıyorum sorusunu kendime hiç sormadım çünkü çocukluk ülkesini terkettiğimden beri hiç bir yere ait değilim, göçebeyim bu dünyada ve şiir; savaşların, haksızlıkların, ölümlerin, adaletsizliklerin olduğu bu dünyaya katlanmanın, acımı sağaltmanın biricik yolu. Çünkü ben sözcüklerin gücüne inanıyorum. Edebiyatın ve sanatın dünyadaki kirli oyunlara karşı durmada bir olanak olduğunu, insana doğru giden en dolaysız ve doğru yolun sanat olduğunu biliyorum.

Dünya üstünde işlenen her suçtan kendim yapmışım gibi suçluluk ve utanç duyuyorum. Her ölenle ben de ölüyorum ve gömülüyorum. Bu utancı ve acıyı tüm benliğimde hissediyorum. Yaşanan savaşlarda, kıyımlarda payımız var çünkü. Çünkü kirlenen ve ölen “insanlık” aslında. Şiir bu yaşananlara karşı bir duruş ve bu duruşun dili istemesem de ağıt oluyor. Yiten her şeye herkes adına söylenen bir ağıt…

İşte bu nedenle Çayırı Sayıklamak baştan sona bir ağıttır. Sadece yitirdiğim çocukluğuma, ölümle aynı sese bürünen babama değil, dünya üzerinde yaşanan zulme ve acıya söylenmiş bir ağıt. İnsanoğlu kendine yabancılaşıp ruhunu kaybettiğinden beri dilini yitirdi. Ben de o eski dile, dünyanın ilk dili olan doğanın diline sığındım ve o dille söyledim ağıdımı. Kavağa, rüzgara, ölmez çiçeğine ses olmadım onlar bana tercüman oldu. 

En yalın ve temel biçimine indirgendiğinde şiir şarkıdır diyen Octavio Paz’ı  anarak, bir gün şiir dilimin ağıtlardan çıkıp bu toplumun sevinçlerini söyleyen bir şarkıya dönüşmesini umuyorum.”

Törende daha sonra  Kansu'nun kızı Bahar Gökler ve Özlem Akarken  rengarenk şallar ile Ceyhun Atuf Kansu'nun evrensel temalı şiirlerinden oluşan bir sunum gerçekleştirdiler.

Tören Kansu'nun küçük yeğenlerinden Kansu Ekin Tanca (trombon) ile Berkay Yılmaz (trompet) ile Billur Ongun'dan (trompet) oluşan üçlünün; Mozart, Çaykovski, Vivaldi ve Ravel'den seçtikleri parçaları seslendirdikleri bir dinleti ile sona erdi.

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM