Aynaya bakıyor Demet. Hep senin yüzünden diyor. Hep senin yüzünden geldim bu duruma. Bu çirkinlik senin eserin. Düşman yapmazdı bunu ama sen yaptın. Sen getirdin beni bu hâle. Gözünden yaşlar akıyor. 

Bütün ışıklar sönük. Işığı sevmez oldu iki yıldır Demet. Her şeye, en çok da kendine, karanlıklar, gölgeler içinden bakıyor. Bugün geç geleceğim pizza söyle. Bugün işler uzadı hamburger söyle. Yemeğimiz var, toplantımız var geç geleceğim başının çaresine bak. Olmaz olsun senin gibi ana. Erkek düşkünü şırfıntı. Babam gibi mert bir adamı boynuzlayan karıdan ne beklersin... Işığı sevmese de sokaktan gelen ışıklar tek dostu sanki. Çekiliyor aynanın karşısından Demet. 

19 yaşında koca karıya döndüm. Ben böyle miydim 3 sene önce? Yemek yapmayı da öğretmedi bana. Ağır bir küfür ediyor bağırarak. Tokatlıyor kendini. Yemeyecektim. Bugün yemeyecektim. Yemin etmiştim. Beni bilerek şişmanlattı, isteyerek çirkinleştirdi. Kendisini daha genç duymak, görmek için yaptı bunları. Beni önce tembelleştirdi. Yine küfür ediyor. Beddua ediyor. Koltuğa çöküyor Demet. Üst kattan bir tıkırtı geliyor. Acaba sesim evin dışına taşıyor mu diye tedirgin oluyor yine. Yanındaki sehpaya yumruğunu indiriyor. Duyarsanız duyun diyor yine. Zaten siz meraklı teyzeler her şeyi bilirsiniz. Eskiden bana sevgiyle bakardınız, saçımı okşar, güzel kızım derdiniz. Şimdi yüzüme bakmadan, merhaba kızım deyip geçiyorsunuz. Zaten kim bakıyor ki yüzüme? Çıktığım ilk erkek bile beni görmezden gelip geçmedi mi yanımdan? Kalkıyor ayağa. İki ay öncesi geliyor gözünün önüne. Ölürdü sanki bir selam verse. Bir insan bu kadar mı belli ederdi memnuniyetsizliğini... O etmişti işte. 

Ama ben de iradesizin tekiyim. O büyük boy, salamlarla, sosislerle dolu sandviçi hırsla yediği anları düşünüyor. Ben böyle değildim diyor, utanıyor Demet. 

Buzdolabını düşünüyor birazdan. Fakat bu kez içmek için. Geçen ay annesine gelen viskiden, geçen hafta üç çay bardağı içmiş, boğazı yanmış, tek seferde üst üste içtiğinden olacak kusmuştu. Kussa da gevşemişti biraz. Bu kez yavaş içerdi şişeden, yudum yudum. Yeter ki biraz uyuşsun, tez uyusundu. 

Saat gecenin biri. Kendimi yiye yiye saati bir ettik. Annemiz ortada yok. Yarın pazar tabi. Yatar öğleye kadar. Sonra uyduruk bir makarna. Uyduruk bir salata. Akşam olur. Bunları düşünüyor Demet. Elinde şişenin sonu. Şu viskinin sarhoşluğu da güzel şey ya diye kıkırdıyor. Biraya benzemiyor diyor, üçüncü katın salon penceresinden, balkon kenarından sokağa bakarken. O sırada duruyor o babayiğit araba tam da kapılarının önünde. Anası iniyor arabadan genç kız gibi. Şoför koltuğundaki adam bir şey söylüyor annesine. Annesi ona yöneliyor. Elleriyle yüzünü avuçluyor Mersedesli'nin. Mersedesli ile annesi belki yarım dakika öpüşüyorlar. Demet'in elindeki şişenin son anları bunlar. 

Kapı açılıyor. Ben bir hayaletim diyor Demet. Bilir annesi salt banyonun ışığını yakar. Annesini koridorun ortasında, banyoya iki adım kala yakalıyor. Ters çevirip deviriyor. Altına alması güç olmuyor, boğazını bulması da. Sıkıyor boğazını annesinin. Yüzünü yana eğiyor sol eliyle. Anne, kızım yapma diyebiliyor sadece. İki avcuyla iyice sarıyor boğazı. Sen yarattın bu yaratığı diyor. Yavrum diyebiliyor anne. O, iyice sıkıyor. Ama ne olduğunu anlamıyor. Elleri gevşiyor birden. Neden gevşiyor elleri bilmiyor Demet. Elleri de bilmiyor bunu. Doğruluyor güçlükle. Annesi kendine gelmeye çalışıyor, inliyor, öksürüyor. Demet, balkona doğru yürüyor. Demet balkona neden yürüdüğünü biliyor sanki. Ama asıl ayakları biliyor. Annesi kızım yapma diye bağırıyor.

Erdinç Gültekin
Gercekedebiyat.com

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)