Bu olay hangi ülkede geçiyor? / Mümtaz İdil
Görevlendirilen beş yazı uzmanından üçü, suçlamanın tek dayanağı olan \"çizelge\"nin subayın \"elinden\" olduğu kararını verir.
Bu satırları bir yerlerden okuyup size aktaracağım. Konu aslında çok aşina olduğunuz bir konu. Hatta ilk satırları bile okuyunca, "tamam, bu herkesin çok iyi bildiği filanca olay" diyeceksiniz. Hakkında bir yığın bilginiz olduğunu anımsayacaksınız, sonuçları hakkında fikirler de yürüteceksiniz. Yine de belleğinizde bu olayı tekrarlamanıza neden olacağım için kendimi iyi hissedeceğimden emin olabilirsiniz. Yazılanlar bir not düşmedir. Kesinlikle bana ait değildir. Ben yalnızca bazı yerlerine eklemeler yaptım, bazı isimleri yok saydım, kısacası bilmeceye çevirdim yazıyı. Yazının sonunda dip not da vereceğim. * Olay herhangi bir ülkede, herhangi bir zamanda geçiyor. Herhangi bir yılın eylül ayı... A ülkesindeki istihbarat örgütü, yabancı bir ülkenin askeri ateşesine gönderilen imzasız bir mektup ve bir çizelge ele geçirir. Mekanizma hızla çalışır ve bu konuda A ülkesi genel kurmayında bir subay gözaltına alınır, ardından tutuklanır. Ele geçirilen iki el yazması ve bir çizelgedir. Tutuklanan subayın el yazması olduğu kararı verilir. Ülkenin önde gelen ajanslarından biri bunu hemen haber yapar, ülkenin saygın gazetelerinden biri subayı suçlayan haberlere yer verir. Bir başka önemli gazetede subay ile ilgili küçük düşürücü ve suçlayıcı bir dizi makale yayımlanır. Ülkenin savaş bakanı bir komisyon kurar ve subay hakkında oy birliğiyle kovuşturma başlatır. Görevlendirilen beş yazı uzmanından üçü, suçlamanın tek dayanağı olan "çizelge"nin subayın "elinden" olduğu kararını verir. Üst düzey bir general, ülkenin istatistik birimi tarafından subaya karşı hazırlanan gizli dosyayı, savunma avukatlarının ve sanığın haberi olmadan "özel yetkili" yargıçlara ulaştırır. Yargıçlar savunma hakkını çiğneyen bu yargılama usulünün yasaya aykırılığını görmezlikten gelirler. Yedi yargıcın oy birliğiyle subay suçlu ilan edilir. Rütbesi sökülür ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. Dava sanık yakınları ve avukatları tarafından temyize taşınır, ama reddedilir. Hükümlü subay hakkında halka büyük bir nefret oluşmuştur. Aleyhine bir yığın gösteriler düzenlenir. Gazeteler kesin suçlu olarak subayı işaret etmekte ve dava eksikliklerine hiç değinmemektedir. Bu arada istihbarat örgütünün başında bulunan yönetici değiştirilir. Tam bu sıralarda başka bir subayın B ülkesi elçiliğine yazdığı mektup ele geçirilir. Hapiste bulunan ve çizelgeyi hazırladığı öne sürülen subayın yazısı ile bu subayın yazısı tıpatıp uymaktadır. Sonradan ortaya çıkan bu subayın suçlu olduğu konusunda bazı girişimlerde bulunan insanlar vardır, ama onlar hemen görevden alınır ve sürgüne gönderilir. Genel Kurmay Başkanlığı suskunluğunu sürdürmekte, gerçekleri gördüğü halde olaya müdahale etmemektedir. Suçlu ilan edilen ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılan subayın karısı yargılama usulünde kanunsuzluk bulunduğunu öne sürerek Millet Meclisi'ne bir dilekçeyle başvurur. Davada usulsüzlük olduğunu ve yeniden görülmesi gerektiğini inatla savunan yargıçlardan biri başka ülkeye gönderilir. Yine bir mektup ele geçirilir. Bu mektubun da hapisteki subaya ait olduğu imzasız bir mektupla yetkililere bildirilir, ama sonradan bu mektubu "imzasız ihbarda" bulunan kişinin yazdığı ortaya çıkar. Çok satan gazetelerden biri çizelgeyi yayınlar. Yabancı büyükelçilerden biri çizelgeyi çizeni hemen tanımıştır, ama susmayı yeğler. Senato Başkanvekili meslektaşlarına hapisteki subayın iade-i itibarının verilmesini ister, ama başarılı olamaz. Genelkurmay, hapisteki subayın dosyasını suç unsurlarıyla daha da kalabalık hale getirir ve işi içinden çıkılmaz bir hale çevirir. Hükümlü subayın karısı, çizelgeyi çizen kişinin kimliğini açıklar ama kimse dikkate almaz. Bu böyle sürer... Uzatmayalım. Sonuç mu? Hükümlü subaya karşı düzenlenen gizli dosyaya başka birtakım sahte belgeler sokulduğu ortaya çıkar. Yargıtay, davanın yeniden alınması konusundaki ısrarları ve isteği kabul ederek ek bir soruşturma açılmasına hükmeder. Herhangi bir yılın herhangi bir zamanında, diyelim ki Temmuz ayının 20'sinde hükümlü subaya itibarı iade edilir ve onur madalyası takılır... Tanıdınız mı? Kimden söz ediliyor? Elbette tanıdınız. Tarihe Emille Zola'nın, "Suçluyorum" savunmasıyla geçen Yüzbaşı Alfred Dreyfus'tan söz ediliyor. Siz yoksa başka biri mi sanmıştınız? Mümtaz İdil Kaynak: Dreyfus Olayı (adalet için bir savaşın öyküsü), Emile Zola, Türkçesi: Muammer Tuncer, Yalçın Yayınları, 7. Basım, Ekim 2004, s.7-25
YORUMLAR