Beğenilme arzusu
Beğenilmek, bugün sanat dünyasında (farkında olmasalar da) her sanatçının kaygısı haline gelmiştir bir şekilde. Şairler, en iyi şiir için; yazarlar, daha iyilerini yazmak için; ressamlar, daha iyi tablo verebilmek için… Yani sanatla uğraşan ya da sanata yakın olan herkes sürekli daha iyiyi, daha gü...
Çizdiğiniz tablonun, yazdığınız yazının veya şiirin beğenilmesi, farkında olmasanız da aslında gizlediğiniz bir önkoşulunuzdur; bu noktadan çıkarak üretirsiniz. Beğenilmeme korkusu, beğenilme arzusunu körükler. Beğeni çizginiz çevrenin etkisiyle ve o doğrultuda gelişen birikiminizle oluşur. Yaşamınızda yer alan değerlendirme ve beğenileriniz sizi o alanda yönetir. Siz de bu koşullarda beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz karşılaştığınız bir şeyi. Çocukluktan itibaren, kişi farkında olmadan beğenilme kaygısı ile çevresinde beğenilen durumları dikkate alıp özenmeye ve rol yapmaya başlar. Tüketim alışkanlıklarından sanat anlayışına, iş seçiminden davranış seçimine kadar birçok alanda, kişinin kendi seçimi sandığı, başka beğenilerin etkisiyle davrandığı bilinen bir gerçektir. Yaşamda yaptığımız her seçim, bizi böylece belirlediğimiz bir kanala sokar. Toplum içinde önemsenmediğini düşünen kişi başkalarının davranış ve düşüncelerini taklit etmeye başlar. Yaşamını tamamen beğenilmek üzerine kurgulayan kişi aslında başkalarının düşüncelerini yaşayarak kendi iç sesini unutan bireye dönüşebilir. Sanat üretmek için gerekli olan özgüven bu durumda oluşabilir mi? Beğenilme kaygısı da beğenilmeme korkusundan kaynaklanıyor bir bakıma. Beğenilmek, bugün sanat dünyasında (farkında olmasalar da) her sanatçının kaygısı haline gelmiştir bir şekilde. Şairler, en iyi şiir için; yazarlar, daha iyilerini yazmak için; ressamlar, daha iyi tablo verebilmek için… Yani sanatla uğraşan ya da sanata yakın olan herkes sürekli daha iyiyi, daha güzeli üretmeye uğraşmaktadır. Ancak bu kaygının da bir çıkmazı var elbette. Sadece beğenilmek için yazınca, çizince, oynayınca ne farkımız kalıyor ki, bilinçsizce kendini zorlayan bir sporcudan… Sanatçıyı kısıtlayan ve onun bir ürün ortaya çıkarırken deyim yerindeyse saçmalamasına neden olan, ya beğenilme kaygısıdır, ya da baskı ortamıdır. Beğenilmemekten korkan sanatçının, yaygın beğeni anlayışına nasıl çalışacağını düşünmekten başka uğraşı olmayacaktır. Bu durum onu sanatçı olmaktan uzaklaştıran önemli bir yanılgıdır. Sanatçının özgün ve kendi beğeni çizgisini yaratması, alışılmamış bir yenilik peşinde koşarak yaratıcı olması gerekir aslında. Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumda beğeni olarak yerleşmemiş olan yeni şiiri getiren Orhan Veli ve arkadaşlarını burada anmadan geçmek olmaz. Ortaya özgün bir yapıt koyacaksak, tamamen sanatçının öz mayasından oluşan bir içerik ve yapıda olmalı. Yapıtlar özgür ve gerçeğe dayanmalı, birilerinin beğeni düzeylerine uygun ürün verme amacı olmasın ki sanatçı kendini sanatçı olarak duyumsayabilsin. Sanatın ışığının peşinden yürümek de toplumun işi olmalı. Toplumun beğeni düzeyini yükseltmeyi amaç edinen yapıtlar beğenilmeyi de hak edecektir. Mehmet Büyükçelik
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR