Atatürk’ü anarken O’nun gösterdiği hedefler için ne kadar çalışıyoruz? / Uğur Utkan
Uçmağa varışının 87.yıldönümünde işgallerden kan çanağına dönmüş coğrafyadan bir Türkiye Cumhuriyeti çıkaran, yedi düvele meydan okuyan, yaptığı çalışmalarla Anadolu’da bir küllerinden dirilme örneğini tüm dünyaya ezberleten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet, saygı, dua ve minnetle anıyoruz. Atatürk’ü uçmağa varışının 87. yıldönümünde bir defa daha anarken ve hatırlarken insan düşünmeden edemiyor. 10 Kasımlarda Türk’ün Son Sahipkıran’ını anarken hiç milletçe kendi kendimize muhasebe yaptık mı? Acaba Gazi’nin necip Türk ulusuna gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefinde ne kadar başarılı olduk? Bunun muhasebesini yapmamız gerekir. Tıpkı bizim gibi işgale uğramış, Batı emperyalizmine karşı sonu gelmez mücadelelere girişmiş olan Çin bugün bir küresel deve dönüşmüş duruma gelip Batı’ya meydan okurken, iki cihan harbinde de mağlup olmuş ancak yaralarını sarıp dünyanın önde gelen sanayi ülkelerinden biri olmuş Almanya örneği, aynı şekilde Nagasaki, Hiroşima gibi trajedilere karşın zincirlerini kıran ortak Altay ırkı mensubiyetiyle uzaktan akraba sayıldığımız Japonya gözümüzün önünde iken, tarihsel olarak “Kast Sistemi”nin utanç verici ve aşağılayıcı mirasının izlerini silme yolunda hızla ilerleyen, tıpkı Çin ve bizim gibi işgale uğramış, Batı emperyalizmine karşı sonu gelmez mücadelelere girişmiş olan Hindistan da bugün bir küresel aktör olma yolunda iddialı hale gelirken biz Ulu Önder’in necip Türk ulusuna gösterdiği seviyeye ne kadar uzaklıktayız? Bunu hiç kendimize sorduk mu? Atamıza minnet duymaktan, O’nu hatırlamaktan bizi hiç kimse alıkoyamaz, fakat O’nun hatırasını yalnızca her 10 Kasım’larda anmada bulunarak yaşatmamız ne yazık ki çok zor. Atamızı saygıyla, minnetle, rahmetle, sevgiyle anarken O’nun bize gösterdiği hedefe de soluksuzca, durmadan yürümeye değil koşmaya mecburuz. Mesela Atatürk’ün “milletin efendisi” olarak nitelendirerek hak ettiği değeri verdiği Türk köylüsünün yüzünü güldürecek adımları atmak zorundayız. Örneğin Osmanlı’nın zeytin ve ayçiçeği politikası yokken Atatürk’le birlikte zeytin Ege ve Güney Marmara’daki çiftçinin geçimini sağladığı bir kalem haline gelmiş, Trakya çiftçisinin de en önemli geçim kaynağı ayçiçeği olmuştur. Her türlü tarım ürününün üretildiği, tarımda ithalat yapmaya gerek duymayan bir Türkiye Atatürk’ün bize gösterdiği hedeflerden birisidir. Aynı şekilde İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de yaşayan nüfusun artık yapılacak kalkınma hamleleriyle Anadolu’nun kıraç arazilerine taşınmalı ve İstanbul’a, Ankara’ya ve İzmir’e yapılan göçler tersine çevrilmek zorundadır. Köyler boşalmamalı, köylü köyünde yaşamalı, köylü köyünde mutlu olmalıdır. Ekonomide ve üretimde önemli bir sektör olan ve Atatürk’ün de çok önem verdiği tekstil sanayisi yeniden canlandırılmalıdır. Dünya tekstil alanına Türk’ün mührünü vurmak zorundayız. Yine Endüstri 4.0 bizim için oldukça hayati önem taşımaktadır. Atatürk’ün sanayi alanında önümüze koyduğu hedeflere ulaşmak için bulunmaz bir fırsat. Yine “İstikbal göklerdedir” sözünün gereği olarak Atatürk’ün bu vizyonunu gerçeğe dönüştürme yolunda bugün uzay teknolojisinde rekabete giren Çin ve Amerika ile aynı ligde kendimize yer bulacak çalışmalara imza atmalıyız. Mesela Atatürk’ün çok önem verdiği, geliştirilmesi için büyük çabalar gösterdiği Türkçe, artık İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Arapça, Portekizce, Çince gibi tüm dünyada öğrenilmeye çalışılan küresel bir dil haline getirilmeli, Birleşmiş Milletler’in resmi dillerinden biri olmalıdır. Bunu başarabilirsek Rasattepe sırtlarında yatan Atatürk’ün ruhunu sevindirebiliriz. “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini önümüze koyan Atatürk’ün dış politika vizyonu, BMGK’nin 5 daimi üyesinden sonra Türkiye’nin 6. daimi üye olmasını ve dünya barışına küresel emperyal baronlara rağmen koruma kalkanı olmasını önümüze hedef olarak koymaktadır. Tarih, coğrafya, teknoloji, kültür, sanat ve daha pek çok alanda Atatürk’ün gösterdiği hedefler doğrultusunda durmadan çalışmalıyız. Bu vesileyle başta Son Sahipkıran Atatürk olmak üzere bu ülkenin iyiliği ve yükselmesi için sadece elini değil, vücudunu da koymuş olan tarihimizin bütün medar-ı iftiharlarına sonsuz hürmet, rahmet ve minnet… Gercekedebiyat.com

















YORUMLAR