Son Dakika

umberto-eco-halit-payza-1182024065357.jpg


Eco, çağırılı olarak gittiği Cambridge’de üç ayrı oturumlu konferans verdi. Aynı konferanslara Eco’yla birlikte Virginia Üniversitesi’nden İnsan Bilimleri Profesörü filozof Richard Rorty, Cornell Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı ve karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü İnsan Bilimleri Bölüm Başkanı, edebiyat kuramcısı Jonathan Culler, Paris VIII Üniversitesi Edebiyat Profesörü romancı ve eleştirmen Christine Brooke-Rose de konuşmacı olarak katıldı. Kitabın sonda Eco’nun her üç profesör’e verdiği yanıt bulunuyor. Kitabın sunu makalesi Cambridge Üniversitesi İngiliz Edebiyatı Öğretim Görevlisi Stefan Collini’ye ait. Yorum ve Aşırı Yorumda Eco’nun yanıtla birlikte dört, Richard Rorty, Jonathan Culler ve Christine Brooke-Rose’nin birer konuşma metni yer alıyor.

Tanner Konferansları, kendisi de Utah Üniversitesi Eski Felsefe Profesör’ü Obert C. Tanner tarafından 1 Temmuz 1978’de Clare Hall’de başlatılmış, giderek her yıl Harvard, Michigan, Princeton, Stanford, Utah, Brasenose College, Oxford gibi farklı üniversitelerde de verilerek sürdürüldü. Umberto Eco, ilk konferansını 1990’da verdi, konferansın temasını kitaba da adını veren “Yorum ve Aşırı yorum” olarak belirlemişti. 

ESTETİK NESNEYİ YORUMLAMAK

Stefan Collini’nin belirttiği gibi edebiyat da bir estetik nesnedir.  Yorum da estetik nesne olarak edebiyat yapıtının içinde yer alır.  Collini bu görevi estetik nesneyi okuyan, inceleyen ve algılayan eleştirmene verir: “Eleştirmenin görevi bu estetik nesnenin kendine yeterli anlamını açımlamak…”tır. Colini’ye göre yorum ve yorumcuya ilişkin algılar Saussure’ün dil kuramlarının yaygınlaşması, bu kavramların Levi-Strauss’un antropolojik kuramlarıyla ortak noktalar oluşturmasıyla yapıtın içerdiği derin yapılar ve yeniden örüntülenmesi arayışını hızlandırmıştır. Eco’nun göstergebilimi de bu eğilimin bir parçasını oluşturmaktadır. M. H. Abrams da buna karşıt olarak Yapısalcılık sonrası eleştirmenlerin “İkili bir oyun” oynadığını, “başkasının metnini okurken kendi yorum stratejisini işe karıştırdığını” ileri sürmektedir.   

Abrams’ın tezine katılacak olursak, estetik bir nesne olan yapıtın anlamını yorumlayan yorumcunun yorumunun, yapıtın yaratıcısının değil, yorumcunun okurken edindiği kendi yorumu ile sakatlanmış olabileceğini düşünmek zorunda kalınır. Bu durum, bizde yapıtın yorumcusuna değil, yapıtın yaratıcısının yoruma yer bırakmayacak kadar açık görüşlerini ortaya koymasını, araya başkaca yorumcunun yorumunu katmadan doğrudan vermesini gerektirir. 

Oysa Eco, “Açık Yapıt”ında bunun tam da karşıtını ileri sürer, sanat tarihçisi ya da eleştirmenin araya girerek yapıtı yorumlaması gerektiğinden bahseder. Yapıt yorumlanmaya muhtaçtır. 

Eco, Yorum ve Tarih” başlıklı ilk konuşmasında, yazın ve felsefe tarihine ilişkin hermetik yaklaşımı anımsatır. Hermetizm felsefi bilgi değildir, daha çok ezoterik öğretiye yakındır. Hermetik ezoterik, gnostik bilgi bir metnin ucu açık bir evren olduğu, dilin biricik ve önceden var olan bir anlamı kavrayamayacağı, düşüncenin yetersizliği, biricik anlamı olan metnin aslında başarısız bir metin olduğu gibi savları gündeme getirir. Eco, ‘Metinleri Aşırı Yorumlama’ başlıklı konuşmasın girişinde de mikrokozmosla makrokozmos’u birbirine bağlayan sempati ilişkilerinin belirlenmesine dayılı bir metin yorumlama yöntemini gözden geçirdiğini söyler. İlk bölüm sonraki metinler için giriş niteliğindedir. Eco, ikinci konuşmada Dante’nin “İlahi Komedya” ve Geoffrey Hartman’ın genç bir kızın ölümünü anlattığı “Lucy” şiiri üzerinden, metnin anlamı dışında, yorumlamanın da ötesinde aşırıya kaçarak aşırı yorum olarak adlandırdığı kavram üzerinde örnekler verir. Dante’nin İlahi Komedya, Dante’nin metni oluştururken kattığı yorum dışında, aşırı yorumla Hıristiyan karşıtlığı, mason yaftalaması gibi aşırı yorumla, ya da Hartman’ın ölüm dışında şiiri üzerinden başka anlamlara kayan aşırı yorumla başka anlamlar yüklenmesi gibi örnekler üzerinde durur. “Yazar ile Metin Arasında” başlıklı üçüncü konuşmada da her okuma ediminin, okurun yetisi ve metnin yetisi arasındaki bir geçiş olduğunu belirtir.  

ÜÇLÜ OKUMA EDİMİ ve ÖRNEK OKUR

Eco, üçlü bir okuma edimi modeli ortaya koyar; modelin ilk basamağı metnin yaratıcısının metni yaratırken taşıdığı ve yapıtına yerleştirdiği kendi düşüncesidir. 

Ancak bu niyet okur tarafından yazarın göstermek istediği gibi algılanamaz. Okur metni yazarın niyetinin dışında kendi dünya bilgisine göre, kendi dünya görüşüyle örtüştürerek ya da ona karşı çıkarak alımlar. 

Bunların dışında bir de üçüncü olarak metnin kendi anlatmak istediği amaç vardır. Yazarın yaratım anında ne yapmak, etmek istediğini belirlemek zordur, aynı zamanda metnin yorumu açısından da önemsenmez. Asıl başat niyet okurun niyetidir ki Rorty bunu okurun “ne yapıp edip kendi amacına hizmet eder biçime soktuğunu söyler. Umberto Eco da burada devreye girer ve metnin asıl niyetinin “Örnek okur’u kurmak” olduğu savını ileri sürer. Örnek okur, metinden yola çıkarak, ondaki amaca hizmet eden verileri derleyerek metnin amacına ulaşan okurdur. 

Yorum ve Aşırı Yorumda, Eco’nun, yorum ve aşırı yorum üzerine açıklamalarına karşı Richard Rorty, Jonathan Culler ve Christine Brooke-Rose itirazlarını ve kendi yorumlarını getiriyorlar.  

Yorum ve Aşırı Yorum, yine Batı kaynaklı yazınbilimsel örnekler üzerinden, Umberto Eco’nun yazınsal yorum ve aşırı yorumla ilgili görüşlerini dile getiriyor. Yorumun sınırlarını çiziyor. Eco bu alanın sınırsız olmadığını anımsatıyor. Bir kez daha yazar, yapıt ve okur üzerine düşünmeyi sağlıyor.  

Halit Payza  Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM