yangin-haydar-uzunyayla-321253.webp


“… Bu yanan evde onlar hala oynayıp, koşturup, eğlenip dururlar. Bilmezler ki o evi alevler sarmıştır; ne anlar ne umursar ne de endişe duyarlar. Bu koca alevlerin ortasında, felakete bu denli yakın oldukları halde tehlikenin farkına varmaz, dışarı çıkmaya çabalamazlar.” 

Budist Metinleri – LOTUS SUTRA  Kaynak: Carl Sagan- Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı Çeviri: Miyase Göktepeli

Yukarıdaki metin yaklaşık iki bin yıl önce yazılmıştır ve onun hala böylesine geçerliliğini koruması, o günden bugüne pek de farklı düşünmediğimizi gösteren öngörüsünden kaynaklanmaktadır. Bilgiden yoksunluğu, acıları, çöküntüyü, hiçbir şeyden haberi olmayan ama yangını çıkaran güçler tarafından anlamsız hale getirilen bireylerin çıkmazını anlatır. Bunun dışında ve en önemlisi, söz konusu evde yaşayanların bilinç düzeyini şekillendiren ahlaki oluşumun körleştirici yönüne vurgu yapar.

Önce şunu söylemeliyim: Tarihe damgasını vuran uygarlıklardan öğrendiğimiz kadarıyla, göreceli de olsa açık düşünce, açık toplum koşullarında, tanrıların ölümlü olduğu kültürlerde veya ahlaki sistemlerde değişim ve dönüşüm ileriye doğru görülebilir ölçüde gelişme göstermiştir. Olgunlaşma, çözüm üretme, yaratıcılık, anlama ve kavrama yaygınlık kazanmıştır.

Bunun tersi, yani otorite-baskı merkezli, tanrıların ölümsüz olduğu kültürlerde ise virüs gibi yayılan etnik ve dinsel çatışmalar, ilkel kalıntılar, tapınma, bireyin değersizliği ve daha başka şeyler toplumu umursamazlığa, cehalete, otoriteye itaate yönlendirerek ilerlemeye engel olmuştur… Eğitim ve sorgulamanın, bilgi ve bilgilenmenin kapıları izin verildiği ölçüde açılmış ya da hiç açılmamıştır… Geleneksel değerler kutsanmış, tahakküm sistemin özü haline getirilmiş, diktatörlerin üretimine hizmet edilmiştir… Okulda, ailede, sokakta otoriteye itaat ve kul olma öğretilerek, iyiyi ve kötüyü kavrama yetisi engellenmiş, koşulsuz teslimiyet, koşulsuz hiçlik yaşamın merkezine alınmıştır.  Efsaneler ve hurafeler parlak beyinleri boğmak üzere kurgulanmış ve bu örgütlü çaba üzerinden yüzyıllara sarkan bağlayıcı, köreltici ahlaki sistemler yapılandırılmıştır.

Ahlak ikiyüzlüdür… Kesinlik belirten normlara sahip değildir. -Buna vicdan denilen dürtümüz de eklenebilir- Dün de bugün de, hiçbir zaman doğruluk arz eden dürüst bir ahlaki sistem, dürüst bir vicdan olmadı. Kim egemense, onun koyduğu kurallar, uyulması gereken ilkeler haline geldi. Kim iktidardaysa kendine ahlaki gördüğü şeyi, ötekine ahlaksızlık saydı ve her defasında mağdurlar yaratıldı… Sus dediler sustuk, yetin dediler yetindik ve yangından çıkmak için yol bulamadık… İşlediğimiz suçtan, neden olduğumuz haksızlıktan pişmanlık duymadık, çünkü öğretilen ahlak, örneklenmiş vicdan bunu gerektiriyordu. Canlar aldık, kurbanlar kestik, ötekini yerinden ettik, dünyaya sahip olmak isteyenler adına savaştık, mürit olduk, boş inançlar geliştirdik, yağmaladık, çünkü öğrendiğimiz ahlak böyle davranmayı gerektiriyordu. Kişiliğimiz aşağılandı, lağım içinde yüzdük ve buna rağmen sistemin içinde yer alarak, yandaş olmaya zorlandık… (Yandaş olmak, yandaşa gereksinim duyanın işini kolaylaştırır. Egemen olmak isteyenin değirmenine su taşır bu iş ve sizi çarkın dişlileri arasında öğüterek anlamsız biri haline getirir. İlk başta güvenlik ve esenlik gibi algılansa da söz konusu yapıya dahil olduğunuz andan itibaren bir nesne, bir mal basamağına alçalırsınız.)

Ne yapmak lazım?..

Ancak eskiyi yıkarak yeniye ulaşabiliriz. Hukuktan eğitime,  üretim, paylaşım, adalet ve eşitliğe kadar yeni normlara; yaşamı sonlandırma çizgisine yaklaştırdığımız gezegenimizde, havayı ve suyu satabilecek kadar gözü dönmüş suç örgütlerinin can bulamayacağı düzenlere ihtiyacımız var.

Mevcut ahlaki yapılar suçludur ve yargılanmalıdır. Aklın üstünü örterek, köhnemiş değerlerde hikmet arayıp geleceği karanlığa itenler yargılanmalıdır… Bilgi, düşünce ve sanat akışı, özgürleşmenin önünü açar ve bu değerli özelliği doğa yoluyla elde etmek gerekiyor… En eleştirel düşünme, en kuşkucu yaklaşım bu yolla elde edilir… Bunun dışındaki her bilgi çoraktır ve her şeyi bildiğini savlayan bilgisiz müneccimlere hizmet eder… Bu da yolumuzu yitirmemize, yangından çıkamamamıza neden olur.

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler