Son Dakika



Bahçıvan, bağından bahçesinden iyi ürün almak istedi mi önce tohumdan, fidandan işe başlar. Ceviz büyüklüğündeki bal gibi çavuş üzümünü, tımar edilmiş, gübrelenmiş, aşılanmış kütük verir.

Şair iyi şiir yazmak istedi mi, şiirin hünerlerini öğrenmeğe kalkar, kendini hiç düşünmez. Halbuki şiir de bir yemiştir, şairin yemişi. Güzel şiir nasıl yazılır demeden, ben nasılım, demeli!

Kafası gönlü cılız adamın şiiri de cılız olur.

Kafası gönlü ileri adamın şiiri de ileri olur.

Belli de "İlerilik gerilik benim neme? Şiirim güzel olsun bana yeter" diyen şair bulunur. Ama bir düşünelim. Bu söz o şairin kendini yetiştirmediğini, bu yüzden güzel şiir yazamayacağını göstermez mi? Güzellik anlayışı, kâinat anlayışımızın, dünya görüşümüzün, o anlayış ve görüşe aykırı düşmeyen bir bölümü olduğuna göre, belirli bir dünya görüşü olmayan şairin güzellik anlayışından bahsedilebilir mi? Böyle bir şair, şiirde bilerek bir güzelliğe varabilir mi?

Şair ister istemez bir düşünür olmak zorundadır, hem de ileriyi gören bir düşünür. Yoksa geri düşüncelerle yuğrulmuş kafa şiire fayda yerine zarar verir. Bu, şiirin sadece bir düşünür olmasını istemek değildir. Elbette ki, bir şiir sanatı, bu şiir sanatının da kendine göre bir düzeni vardır. Ama bu düzen, kâinat anlayışımıza, dünya görüşümüze göre ayarlanacağı içindir ki her şeyden önce, şairin bir düşünür olmasını gerektirir.

Gel gelelim bu o kadar kolay bir iş değildir. Dil öğrenmek ister, meyhanelerden pılıyı pırtıyı toplayıp kitaplıklara geçmek ister, okuyup yazmak, durmadan okuyup yazmak ister.

Ama canım insan da ya şair olmak ister ya istemez. İsterse, kim dedi şairliğin yağma Hasan'ın böreği olduğunu.

Oktay Rifat

(Şairler Yaprağı, Şubat 1956, Cilt 2, sayı:20

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM