Einstein’ın mektubu / Adnan Binyazar
Einstein’ın kızına yazdığı mektupları okurken düşünüp durdum; öyle bir bilim insanı hep sevgiden söz ederken, nasıl oluyor da en gelişmiş ülkelerde bile insanın savaş çıkararak birbirini boğazlaması önlenemiyor? Örneğin şu sözler bir sevdalının ağzından dökülmüyor, benzerine ancak birkaç yüzyılda bir rastlanan bilim insanının beyninden süzülüp yerleşiyor insanlığın belleğine. Ölümünden 20 yıl sonra açıklanan mektuplarının birinde, “İzafiyet kuramını açıkladığım zaman çok az kişi beni anladı, şimdi insanlığa ulaşması için yazacaklarım da bu dünyada yanlış anlaşılma ve önyargıyla çarpıtılmaya mahkûm. Mektupları gerektiği sürece korumanı istiyorum, ta ki toplum şimdi açıklayacaklarımı kabul edecek düzeye gelene kadar. Bilimin açıklayamadığı son derece kuvvetli bir güç var” diyor. Açıklamalarını sürdürüyor: “Bu güç herkesi kapsıyor ve yönetiyor, evrenin çalışmasını sağlayan her olgunun arkasında bile o var ve henüz bizim tarafımızdan tanımlanamadı. Bu evrensel güç sevgidir; sevgi ışıktır onu alıp verenleri aydınlatan... Sevgi yerçekimidir, çünkü insanların birbirine çekim hissetmelerini sağlıyor.” Şu yargısı ise doğada varoluşumuzun bildirgesi... “Eğer türümüzün hayatta kalmasını istiyorsak, eğer hayatta bir anlam bulmamız gerekiyorsa, eğer dünyayı ve içinde yaşayan her duyarlı varlığı kurtarmak istiyorsak, sevgi tek ve biricik cevaptır.” Yalnızca bu tanımlarla yetinmiyor, mektubun bir yerinde düşüncesinin temeline insanı oturtuyor: “Sevgi kuvvettir, çünkü bizdeki en iyiyi çoğaltır, insanlığın kör bencilliklerinde tükenmesini önler. Sevgi için yaşarız ve ölürüz. Sevgi Tanrı’dır ve Tanrı sevgidir. Bu güç her şeyi açıklar ve yaşama anlam katar. Bu bizim çok uzun süredir göz ardı ettiğimiz bir çelişkidir. Çünkü belki insanın evrende kendi özgür iradesiyle kullanamayacağı tek enerji olduğu için sevgiden korkuyoruz.” Konuyu daha da açımlayarak görüşünü somut örneklerle besliyor: “E=mc2 yerine, dünyayı iyileştirecek olan enerjinin ışık hızının karesiyle çarpılacak sevgiyle sağlanabileceğini kabul edersek şu sonuca varıyoruz: Sevgi en kuvvetli güçtür, çünkü sınırı yoktur. İnsanlığın evrendeki bizim düşmanımız haline gelen diğer güçleri kullanmakta ve kontrol etmekteki başarısızlığından sonra kendimizi başka çeşit bir enerjiyle beslememiz zorunludur.” Einstein, 67 yaşında yazdığı Yaşamımdan Notlar adlı yaşamöyküsel kitabında özel konular yerine içinde yaşadığımız evren, doğa, felsefeye yönelik görüşlerinin içeriğine değiniyor: “Ölüm sonrası yazı” diye adlandırdığı kitabını şöyle tanıtıyor: “‘Bu bir ölüm sonrası yazısı mı’ diye sorabilir şaşırmış okurlar. Cevabım: Aslında evet. Benim türümde bir insanın varoluşunda asıl olan ne yaptığı veya hangi acıları çektiği değil, ne düşündüğü ve nasıl düşündüğüdür.” Vardığı şu sonuç, sonradan Hebrew Üniversitesi’ne bağışlanan 1400 mektubun yanında, Yaşamdan Notlar’ın da içeriğini yansıtıyor: “Bu evrensel enerjiyi almayı ve vermeyi öğrendiğimiz zaman sevgili Lieserl, sevginin hepsini yendiğini, her şeyin ötesine geçtiğini doğrulayabileceğiz, çünkü sevgi hayatın özüdür.” Görüldüğü gibi, yazım çok alıntılı oldu. Konu, E=mc2 ile enerjinin gücünü evrensel kılan Einstein’ın kuramı olunca, bir anlatım yolu aramaya gerek yok. Yazara düşen, susmak, onun düşünce evrenini yansıtmaya çalışmaktır. Adnan Binyazar “İzafiyet kuramını açıkladığım zaman beni çok az kişi anladı. Şimdi insanlığa ulaşması için yazacaklarım da bu dünyada yanlış anlaşılmaya ve önyargılarla çarpışmaya mahkum. Mektupları gerektiği sürece korumanı istiyorum. Ta ki toplum şimdi açıklayacaklarımı kabul edecek düzeye gelene kadar. Bilimin açıklayamadığı son derece devasa bir güç var. Bu güç, herkesi kapsıyor ve yönetiyor. Evrenin çalışmasını sağlayan her olgunun arkasında bile o var ve henüz bizim tarafımızdan tanımlanamadı. Bu evrensel güç sevgidir. Bilim insanları evren için birleşik bir kuram ararken, görülemeyen en kuvvetli evrensel gücü unuttular. Sevgi ışıktır, onu alıp verenleri aydınlatan. Sevgi yer çekimidir, çünkü insanları birbirine çekmeyi sağlar. Sevgi kuvvettir, çünkü bizdeki en iyiyi çoğaltır ve insanlığın kör bencilliklerinde tükenmemeyi öğretir. Sevgi için yaşar ve ölürüz. Sevgi Tanrıdır ve Tanrı, sevgidir. Bu güç her şeyi açıklar ve yaşama anlam katar. Bu, bizim çok uzun süredir göz ardı ettiğimiz bir çelişkidir. Çünkü belki insanın evrende kendi özgür iradesiyle kullanamayacağı tek enerji olduğu için, sevgiden korkuyoruz. Sevgiye görünürlük verebilmek için, en ünlü denklemimde basit bir yer değiştirme yaptım. Eğer E=mc2 yerine, dünyayı iyileştirecek olan, enerjinin ışık hızının karesiyle çarpılarak sevgiyle sağlanabileceğini kabul edersek, şu sonuca varıyoruz; sevgi en kuvvetli güçtür, çünkü sınırı yoktur. İnsanlığın evrendeki bizim düşmanımız haline gelen diğer güçleri kullanmakta ve kontrol etmekteki başarısızlığından sonra, kendimizi başka çeşit bir enerjiyle beslememiz zorunludur. Eğer türümüzün hayatta kalmasını istiyorsak, eğer hayatta bir anlam bulmamız gerekiyorsa, eğer dünyayı ve içinde yaşayan her duyarlı varlığı kurtarmak istiyorsak, sevgi tek ve biricik cevaptır. Belki bir sevgi bombası, gezegenimizi harap eden açgözlülük, nefret ve bencilliği tamamen yok edebilecek kadar güçlü bir cihaz, yapmaya hazır değiliz. Buna rağmen her bireyin enerjisini açığa çıkartmayı bekleyen küçük ama kuvvetli bir jeneratör var. Bu evrensel enerjiyi almayı ve vermeyi öğrendiğimiz zaman sevgili Lieserl, sevginin hepsini yendiğini, her şeyin ötesine geçtiğini doğrulayabileceğiz. Çünkü sevgi, hayatın en özlü kısmıdır. Bütün hayatım boyunca kalbimin içinde sana dair sessizce atanları ifade edemediğim için çok derin bir pişmanlık duyuyorum. Belki artık özür dilemek için çok geç, ama zaman göreceli olduğu için sana söylemem gerekiyor: Seni seviyorum ve nihai cevabı bulduğum için sana teşekkür ederim. Baban Albert Einstein “ Gerçek EdebiyatSEVGİ
İNSAN
SONUÇ
(Cumhuriyet)
Gerçek EdebiyatALBERT EİNSTEİN’İN KIZI LİESERL EİNSTEİN'A MEKTUBU
YORUMLAR