Son Dakika



Netflix’de yayına giren Don’t Look Up’ın (Yukarı Bakma) tüm kıyamet filmlerinin ezberini bozduğu iddia ediliyor.  

Hollywood genelde ABD başkanlarına toz kondurmaz ve yüceltir. Bu filmde ilk defa bir ABD Başkanı ve yönetim elitinin mizah olarak da olsa çirkin yüzleri, halkı değil kendilerini fonlayan sermaye çevrelerini kolladığı gerçeğiyle gösteriliyor. (Ve elbette bir ABD Başkanı’nın çıplak poposu ilk kez gösteriliyor!)

Adam McKay’in yönetmenliği ve bir yıldız oyuncu ordusunun oyunculuğuyla karşımıza çıkan bu yapım, yaklaşmakta olan bir kuyruklu yıldızı metafor olarak kullanarak üzerinde bulunduğumuz dünyanın siyasi, bilimsel, teknolojik ve toplumsal fotoğrafını çekiyor.

Egemenlerin hizmetinde, halkı ancak malzeme olarak kullandığı belli olan yönetici elit ve aptallaşmış, içi boşalmış bir medya eleştiriyor.

Ama en büyük eleştiri de bu medyanın yönlendirmesiyle hareket eden, bilim insanlarına bile inanmayıp iki zırzop ahlaksız medya elemanının gösterdiklerine inanan geniş halk kesimlerine.

Film “Kabahatin çoğu senin…” diyor bizlere.   

Alan McKay’i Don’t Look Up’a hazırlayan iki filmi var: İlki Amerika’nın 2008’de yaşadığı mali krizi konu ettiği Big Short (2015), diğeri ise bir dönem başkan yardımcılığı yapmış Dick Cheney’in hayatını ele aldığı Vice (2018).

DON’T LOOK UP’IN KONUSU

İki gökbilimci, doktora öğrencisi Kate Dibiasky (Jennifer Lawrence) ve Prof. Randall Mindy (Leonardo DiCaprio) bir kuyruklu yıldızın dünyaya çarpmak üzere olduğunu keşfediyor. Onları destekleyen havalı Nasa uzmanı Dr. Teddy Oglethorpe (Rob Morgan) ile birlikte durumun tehlikesini anlatmak ve kuyruklu yıldızın yönünü değiştirecek girişimlerde bulunmalarını sağlamak için numara bire, yani Beyaz Saray’a Başkan’ın (Merly Streep) makamına çıkmayı başarıyorlar. Ancak büyük bir ilgisizlikle hatta alayla karşılanıyorlar. Birincisi seçimin yaklaşması ikincisi bu iki bilim insanının Harward Princeton gibi ünlü üniversitelerin değil Michigan gibi gariban bir üniversiteye mensup olmaları. “Hele bir bizim daha iyi bilim adamlarımıza soralım bakem…” uğurlamasıyla adeta kovuluyorlar.

İki bilim insanımız “Kimseye söylemeyin ha…” tehdidini dinlemeyip bu kez medyaya yöneliyorlar. Ünlü bir medya kanalına çıkmayı başarıyorlar. Ancak söyledikleri ‘ti’ye alınıyor elbette.  Genç bilim kadını Kate, canlı yayında sinir krizi geçiriyor. Bütün toplum onunla alay ediyor programın içine ettiğini düşünüyor.

ahmet yıldız

Bu sırada başkan, kuyruklu yıldızı önleyici füzeleri ateşliyor ancak füzeler son anda geri çağrılıyor; etkisiz biçimde yeryüzüne düşüyor. Başlanılan noktaya dönülmüştür. Çünkü kendisini destekleyen milyarderin başka önerisi vardır: Kuyruklu yıldız trilyonlarca dolarlık altın ve değerli maden içermektedir!  ABD tehlikeyi önlemekten caymıştır. Rusya’nın da son anda göndereceği uydu kalkışta patlayıp tüm füze rampasını kullanılamaz hale getiriyor. (Nedense Çin’in adı bile yok!) Artık dünya çaresizdir. Ancak başkan ve adamlarının zenginlerin hazırladığı dünyadan kaçmalarını sağlayacak uzay aracı vardır.

Nihayetinde dünya yok oluyor başkan ve ‘adamları’ kaçıyor başka gezgene yerleşiyor filan.

Yani iklim krizi vs. “dünya yok oluşa gidiyorsa bunun sorumlusu ne yönetenler ne medya ne şu ne bu kardeşim: Sizsiniz!” diyerek topu taca pardon biz garibanlara atıyor yönetmen.

Donald Trump, Sarah Palin ve diğer tüm boğuk sesli Cumhuriyetçilerin bir karışımını oynayan başkan rolündeki Meryl Streep’e oğlu ve özel kalemi rolünde ünlü komedyen Jonah Hill eşlik ediyor. Bu haliyle Trump’un kızı ve aynı zamanda başkan olduğu yıllardaki danışmanı Ivanka Trump ve kocası Jared Kushner'ı çağrıştırıyor.

Bununla birlikte başkanın sağ kolu, dünyanın 3. zengini ve filmin göz teması kuramayan, duygusuz görünümlü en itici karakterlerinden Big Tech şirketinin CEO’su Peter Isherwell (Mark Rylance), “bilim” kılıfında paketlediği “teknoloji” perspektifiyle Bill Gates, Steve Jobs, Mark Zuckerberg, Jeff Bezos, Elon Musk ve Tim Cook’tan oluşan geniş bir karışımı temsil ediyor. Kendini vizyoner ilan edenlerin ortak bir damarı gibi "işadamı" olarak adlandırılmaktan rahatsız oluyor ama sonunda öyle olduğu ortaya çıkıyor.

Kate karakteriyse iklim krizi ile savaşan 18 yaşındaki genç aktivist Greta Thunberg’i hatırlatıyor.

Aslında Armageddon, San Andreas Fayı, Danimarka yapımı Lars Von Trier’in  Melankoli bu tür dünyanın yok oluşuna neden olacak doğal afet tehlikelerini değişik dille ele alıyorlardı ama eleştiri yoktu.

Doğal felaketler anında yönetim elitinin başka telden çaldığını içeren keskin politik eleştirili filmler Kore ve son zamanda Japon dizi/filmlerinde çokcadır yapılıyor. Korelilerin Pandora, Tünel, Ashfall’ı ilk aklıma gelenler. Hele Tünel’deki keskin politik eleştiriyi en ‘sosyalist gerçekçi!’ filmde bile görmedim daha.

Don't Look Up iyi iyi olmasına da yere göğe sığdıramayanları, filmin içinde bilim adamlarıyla alay eden medyakolik sıradan halkın durumuna benzetiyorum nedense!

Ahmet Yıldız
Gerçekedebiyat.com  

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM