Son Dakika



 

Suriye’de Baas’ı Bitirme Girişimi ve Türkiye

 

 

Arap Baas Partisi (Hizbul-Ba’ath), Arapların tek bir  sosyalist devlet çatısı altında toplanmasını amaçlayan sol görüşlü siyasal bir hareketti. Ancak işçi sınıfına dayanmayan bu “sosyalist” parti, Arap coğrafyasında -kendine özgü- birlik, bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizmi gerçekleştirmeye çalışıyordu. Sosyalist yönetimin yalnız Arap halkı için düşünmesi, kuşkusuz kadim Arap milliyetçiliğini de içinde barındırmasının nedenlerinden biriydi. Bu bağlılık, Arap insanının düşüncesinde milliyetçiliğin kemikleşmiş bir ideoloji olmasının tezahürüydü.

 

*   *   *

 

Baas hareketi ilk olarak 1940 yılında Suriye’de, teorisini Ekrem Havrani ile Suriyeli Hıristiyan Mişel Eflak’ın oluşturduğu bir düşünce olarak başlamıştı. Amacı, Yakındoğu’da tek bir Arap devleti kurulmasını sağlamaktı. İdeolojisinin temeli dış baskılara ve sömürüye karşı durmaya dayanıyordu. Hareket Suriye’de ortaya çıkmışsa da, önce Irak’ta ve kısa bir zamanda da Arap ülkelerinin büyük bölümünde örgütlendi. İlk büyük kongresi 1947 yılında Şam’da toplanan Baas, parti olarak, 1953 yılında Arap Diriliş Partisi ile Arap Sosyalist Partisi’nin birleşmeleriyle kuruldu… Partinin daha tutucu ve ulusçu olan askerî kanadı, ilk olarak 1968’de Irak’ta, 1970 yılında da Suriye’de yapılan devrimlerle iktidarı ele geçirdi. Baas Suriye’de Hafız Esed’in ölümünden sonra iktidarını koruduysa da Irak’taki Baas iktidarı, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali ve devlet başkanı Saddam Hüseyin’in idam edilmesiyle son buldu.

 

Libya’da ise, Kaddafi’nin önderliğini yaptığı hareket, “Yeşil Kitap”ta (1975) ifadesini bulan ve “İslam Sosyalizmi” denilen, temel ilkeleri aynı olan ama biraz daha farklı bir uygulamaydı. Mısır’da Nasır’la iktidara gelen ve Sedat’la devam eden Baas dönemindeki uygulamalar, hareketin çıkış noktasına sadıktı…

 

Baas Partisi, Suriye’de, toprak reformu ile mülkleri ellerinden alınan toprak ağalarının, uzun süren karışıklıklar yüzünden işleri bozulan tacirlerin, işsiz kalan işçilerin ve hatta toprak reformundan henüz tam olarak yararlanamayan köylülerin muhalefetiyle karşılaşmıştı. Ancak bu muhalefet Baas’ı devirmeye yetmedi. Bugün Baas yönetimine karşı Suriye’de süren iç savaş, Baas Partisi’ni, ilk ve son kalesi olan Suriye’de de, dünya kapitalizminin el birliğiyle bitirme gayretinin bir sonucudur.

 

*   *   *

 

Dünya kapitalist işbirliğinin girişimi olarak, Suriye’de yıkım eyleminin nasıl başladığını ya da başlatıldığını Edebiyatçılar Derneği Başkanı Gökhan Cengizhan özetle şöyle derleyip anlatmış: 

 

“Bundan tam üç yıl önce, 2011 yılının Nisan ayında, Suriye’ye, dünyanın dört bir yanından ‘lejyoner’ teröristler girmeye başlamıştı. 2013 yılı sonu itibariyle, Suriye’ye gelen yabancı terörist sayısı 248 bindi. Bunlardan, 58 bin terörist çatışmalarda öldürüldü. 82 bin terörist Suriye’yi terk etti. Kalanlardan, 96 bin terörist, El Nursa cephesinden, İŞİD (Irak Şam İslam Devleti)’e kadar, irili ufaklı terörist gruplarda saf tutmuş durumdadır. ‘Saha’ bütünüyle, bu cihadcı-tekfirci grupların hâkimiyetinde. Yabancı teröristler Suriye’ye, aralarında Türkiye de olmak üzere, 87 ülkeden geldi. İlk grupta, 29 bin terörist ile Suudiler yer alıyor. İçlerinde en savaşçı olanlar Çeçenler. En çabuk kaçanlar ise Lübnanlılar. Suriye’deki teröristleri finanse etmek için Suudi Arabistan 13 milyar dolar; Katar 11 milyar dolar; Körfez Emirlikleri  -Umman hariç- 10 milyar dolar harcadılar.”

 

*   *   *

 

Bu arada, Irkçı Baas yönetiminin, özellikle Irak’ta Kürtlere uyguladığı Halepçe topluöldürümünü de unutmamak gerekir... Bugün Baas yönetimi Suriye’de kapitalist bloğun, işbirlikçi Arapların ve Suriye ile aynı dinden bir ülke olan Türkiye’nin desteği ile yıkılmaya çalışılıyor. Yıkım işinin taşeronluğunu, özellikle Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan son gizli (!) toplantı, AKP hükümetinin üstlendiğini gösteriyor. Suriye olayı aslında ülkemizi yalnızca kendi sınırlarını koruyacak kadar ilgilendirmesi gerekirken, Türkiye’nin bu işe burnunu sokması anlaşılır gibi değildir. Bu arada, eşekler tepişirken, ne oluyorsa gariban halklara oluyor ve olacak…

 

Uluslar arası kapitalist işbirliğinin teröristleri, son haftalarda, Hatay sınırımızdaki Alevi-Ermeni kasabası Keseb’e saldırdılar. Ele geçirseler, nasıl bir topluöldürüm yapacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek. Keseb, sivil halkın yaşadığı bir yerleşim bölgesidir. Yerinden yurdundan edilecek binlerce insan, yağmalanacak koca bir kasaba, son bulacak kadim bir kültür hiç kimsenin umurlarında değil. Çok yazık…

 

Türkiye kamuoyu gerekirse sokaklara dökülerek, ülkemizin bu işe bulaştırılmasının önünü kesmelidir.

 

Hüseyin Atabaş

Gerçekedebiyat.com

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM