Son Dakika



 

Faili meçhul bir intihar ikliminde

Türkiye'de 1993'ün arifesinde

Geçmişten geleceğe birkaç mutluluk anı taşıyorum

 

Zor bir yıldı, annem öldü, dünyada  

Yangın çıktı, oysa ben hep üşürdüm

Kalbimdeki son ışığı da kınına gömdüm

 

Geçmişten bugüne akan kimya, geleceğimi doldurmuyor.

Her eylem öncesinde ellerimde bir uyuşma

Yoktum da kendimi sanki rüyada gördüm

 

- Düşün, Gölbaşı'na doğru seyrediyorum

Ve altımda kırmızı bir Fiat Tempra

Mezarlık ziyaretinde yüz bin kilometre yapmış

Göstergeleri kırılmış intiharları önleme yarışında...

 

Zor bir yıldı, annem öldü son defa...

(1992)

 

SİVİL AŞK

Ömrümün ultrasonunda

Kalbim çıkmıyor

Neyse ki onu kaçırdım

İyi bir yere gömdün

Saçı uzun aklı kısa bir ölüm

Kendini aşk sanıyor

Yenilgimi istiyor

Panayır yerlerinde ve meyhanelerde

Sonuncu gelmemi

Serseri olmamı, intihar etmemi

 Ya da

Dokuzdan beşe

Adam olmamı

 

-Sen ki bir çöl güneşiydin

Tepemde durdun

Ama yakmıyorsun artık Kerem’ini

Kadın, yanında ne kadar çok sivilim

Devletinden kovulmuş

Bir devrimci gibi...

(1993)

 

Yağmur beni kovalıyor sanki nereye gitsem...

Unutmam,

Hayatımın imar planları ölen arkadaşlarımın mezarlarına kayıtlı

Bakıyorum şu dünyaya, ne kadar sahte

Gençliğimin telif hakları ölüme bağlandı.

 

Yenilme seviş, yenilme savaş, yenilme ne yaparsan yap

Ölümsüzlüğün şiresini çöz, git bir çilingirle dost ol

Bir hırsızla, bir alkolikle... Kendinle

Nasılsa senin ölümünle onmayacak hayat.

 

Kağıt bitti bu gece de

Kalem sessizce İçini çekti...

 

Kanayınca böyle kanarmış demek

Kalbimdeki katar katar yaralar

Nasılsa erken intihardan sabıkam var

Ölümüm gecikmiş bir mezuniyet belgesi gibi

Hergün alkol gönderine kendini çeker

 

Ben ki seni tanıdım, alnında gül dövmesi

Ya da öyle bir şey, açarmış gibi yapan

Bi-seksüel bir dünyada her gece yatan

İnadına kararmayan bir gökyüzü parçası

Annesi ölmüş çocukların üzgün pencerelerinde

 

Ölürse bir gece yarısı ölürmüş demek

Ahmet Erhan ve bilcümle tayfası

Siz bütün gemilerinizi yakınız ve bakınız

Nasılmış ertelenmiş bir devrimin sonbaharı...

 

- O beni öksürtüyor, ne olur, siz buradan yakınız.

 

BAĞLAR GAZELİ

Okudum yağmurun kitabını

O uçsuz bucaksız kırlarda

Portakal ağaçlarından yükselen kokuyu

Dinledim ve işte karşındayım dünya

 

Bir veda olsun bu şiirim, olursa

 

Yoktum kayanın gediğinde bile, bir hiçtim

Soludum göveren akşamın gövdesinde o suyu

Kanarak içtim, ortaya ömrümü sürdüm

Bir teminat mektubu alarak döküldüm yazıya

 

Bir iflas olsun bu şiirim, olursa

Göğe dirseklerimi yaslayarak soruyorum şimdi

- Ölüm mü  yaşam mı? Yok hikmetim.

 

 Ben o uzak bağların son gazeliyim…

(1994)

 

...

Hayatın tecrit hücresindeyim

Ellerimde sigara yanıkları

Özelleştirilmedik bir kalbim kaldı.

 

Yazarım duvarlara imla kılavuzuna uyarak

Nokta virgül iki nokta: İşkence

Şiirlerim bile demirbaşa kayıtlı

 

- Hani, her şeyin başı aşktı?

 

Yatarım Bankacı Sokak 8 numarada

Kalkar bir bira söylerim kendime

Çalar kapı. Kapıcı. Abi bir isteğin var mı?

Gelir ASKİ, TEK, vergi tahsildarı.

 

 - Al sana kulağımın arkası!

 

Mürekkep mi bitti, ben mi yoruldum

Bir gün yazar nasılsa bir başkası.

(1993)

Ahmet Erhan

(Edebiyat ve Eleştiri Dergisi, Eylül-Ekim 1993, 14. Sayı. S. 21-23)
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM