Bir yılbaşı ağacı için / Ahmet Erhan
Ahmet Erhan'ın Edebiyat ve Eleştiri'de unutulmuş bu şiirleri, şairin aile boğunusu içindeki bunalımlarına da ışık tutuyor. Nenehatun Caddesi Bankacı Sokaktaki evinde şiirlerinin bile demirbaşa kayıtlı olduğunu bile yazıyor.
Faili meçhul bir intihar ikliminde Türkiye'de 1993'ün arifesinde Geçmişten geleceğe birkaç mutluluk anı taşıyorum Zor bir yıldı, annem öldü, dünyada Yangın çıktı, oysa ben hep üşürdüm Kalbimdeki son ışığı da kınına gömdüm Geçmişten bugüne akan kimya, geleceğimi doldurmuyor. Her eylem öncesinde ellerimde bir uyuşma Yoktum da kendimi sanki rüyada gördüm - Düşün, Gölbaşı'na doğru seyrediyorum Ve altımda kırmızı bir Fiat Tempra Mezarlık ziyaretinde yüz bin kilometre yapmış Göstergeleri kırılmış intiharları önleme yarışında... Zor bir yıldı, annem öldü son defa... (1992) SİVİL AŞK Ömrümün ultrasonunda Kalbim çıkmıyor Neyse ki onu kaçırdım İyi bir yere gömdün Saçı uzun aklı kısa bir ölüm Kendini aşk sanıyor Yenilgimi istiyor Panayır yerlerinde ve meyhanelerde Sonuncu gelmemi Serseri olmamı, intihar etmemi Ya da Dokuzdan beşe Adam olmamı -Sen ki bir çöl güneşiydin Tepemde durdun Ama yakmıyorsun artık Kerem’ini Kadın, yanında ne kadar çok sivilim Devletinden kovulmuş Bir devrimci gibi... (1993) … Yağmur beni kovalıyor sanki nereye gitsem... Unutmam, Hayatımın imar planları ölen arkadaşlarımın mezarlarına kayıtlı Bakıyorum şu dünyaya, ne kadar sahte Gençliğimin telif hakları ölüme bağlandı. Yenilme seviş, yenilme savaş, yenilme ne yaparsan yap Ölümsüzlüğün şiresini çöz, git bir çilingirle dost ol Bir hırsızla, bir alkolikle... Kendinle Nasılsa senin ölümünle onmayacak hayat. Kağıt bitti bu gece de Kalem sessizce İçini çekti... … Kanayınca böyle kanarmış demek Kalbimdeki katar katar yaralar Nasılsa erken intihardan sabıkam var Ölümüm gecikmiş bir mezuniyet belgesi gibi Hergün alkol gönderine kendini çeker Ben ki seni tanıdım, alnında gül dövmesi Ya da öyle bir şey, açarmış gibi yapan Bi-seksüel bir dünyada her gece yatan İnadına kararmayan bir gökyüzü parçası Annesi ölmüş çocukların üzgün pencerelerinde Ölürse bir gece yarısı ölürmüş demek Ahmet Erhan ve bilcümle tayfası Siz bütün gemilerinizi yakınız ve bakınız Nasılmış ertelenmiş bir devrimin sonbaharı... - O beni öksürtüyor, ne olur, siz buradan yakınız. BAĞLAR GAZELİ Okudum yağmurun kitabını O uçsuz bucaksız kırlarda Portakal ağaçlarından yükselen kokuyu Dinledim ve işte karşındayım dünya Bir veda olsun bu şiirim, olursa Yoktum kayanın gediğinde bile, bir hiçtim Soludum göveren akşamın gövdesinde o suyu Kanarak içtim, ortaya ömrümü sürdüm Bir teminat mektubu alarak döküldüm yazıya Bir iflas olsun bu şiirim, olursa Göğe dirseklerimi yaslayarak soruyorum şimdi - Ölüm mü yaşam mı? Yok hikmetim. Ben o uzak bağların son gazeliyim… (1994) ... Hayatın tecrit hücresindeyim Ellerimde sigara yanıkları Özelleştirilmedik bir kalbim kaldı. Yazarım duvarlara imla kılavuzuna uyarak Nokta virgül iki nokta: İşkence Şiirlerim bile demirbaşa kayıtlı - Hani, her şeyin başı aşktı? Yatarım Bankacı Sokak 8 numarada Kalkar bir bira söylerim kendime Çalar kapı. Kapıcı. Abi bir isteğin var mı? Gelir ASKİ, TEK, vergi tahsildarı. - Al sana kulağımın arkası! Mürekkep mi bitti, ben mi yoruldum Bir gün yazar nasılsa bir başkası. (1993) Ahmet Erhan (Edebiyat ve Eleştiri Dergisi, Eylül-Ekim 1993, 14. Sayı. S. 21-23)
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR