Son Dakika



İçimde kalmasın diye genel yuvarlak bir şeyler yuvarlamakla yetineceğim.

Tarih meraklılarının bileceği üzere 9 Eylül CHP’nin kuruluş günüyken İzmir’in de kurtuluş günüdür. İzmirlilere ses olan Kemalettin Kamu’ya kulak verelim:

“O bağlar nerede, bahçeler nerde?
Her akşam güneşin battığı yerde
Gözlerim İzmir'i arıyor anne!

*

Şimdi bir kuş olsam, kanadım olsa
İzmir’e giden yol eğer bu yolsa
Bir başıma bile giderim anne!

*

Bir çetin bilmece sorsam Paşa’dan
Söylemem memleket bağışlamadan
Mutlaka İzmir’i isterim anne!”

Yeri gelmişken İzmir’in kızlarını selamlamadan geçmeyelim. Paşa’ya yaktığı “ağıt” içerisinde İzmir’in güzelliğiyle kızlarınkini denk tutan Cahit Külebi’ye iki dizelik kulak verelim:

“İzmir’in denizi kız, kızı deniz / Sokakları hem deniz hem kız kokar”

Genel geçer görüşe göre CHP’nin 100. kuruluş yıldönümüdür bugün. Kimi klasik CHP’lilere göreyse 104. yıldönümüdür. Çünkü Atatürk, birincisi sanılan (Aslında ikincisi olan) Kurultay’ı açarken CHP’nin asıl kuruluş gününün 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi olduğunu söyler. Gayrı resmi kongreyle, içişleri bakanlığına verilen kuruluş dilekçesinin tarihlerinin birbirinin yerine geçirilmesinden kaynaklanmaktadır bu karışıklık. Asıl olan Atatürk’ün dediğidir. Tartışmasız, CHP 104 yaşındadır.

Nitekim bu konuya 4 yıl önceki yazdığım bir dizi CHP yazısında değinmiştim. Neyse hoş bir bilmecedir, deyip geçiyoruz.

İzmir’in kurtuluşu ve CHP’nin kuruluşu

Ülke tarihi içeriğinde ikisi de çok çok önemli mihenk taşlarıdırlar. Seven için de sevmeyen için de yaşamsal sonuçlar doğurmuşlardır. Bu iki tarih olmasaydı şimdi bambaşka coğrafyalar ve idari yapılar içerisinde yaşıyor olacaktık. İçinde yaşadığımız “cari” rejimi saymadan o güne atıfta bulunacak olursak 9 Eylül’ün üzerine “başarısızlık” yazılmış olsaydı yaşayacağımız klasik rejim hiç kuşkusuz o günler sonrasında tesis edilenden farklı olacaktı.

Tarih anlatımında gericilerle anlaşmayı düşlemek insanın kendi modern varlığına hakarettir. Gericilerle aynı çizgiye düşen hatta bunun farkında olamayacak kadar cehalet karanlığında yürüyen yaşını başını almış sosyal medya ya da politik yapı ergenlerine (!) bunu kavratmak elbette olası değildir. Komik bir durum var: Gerici grubun dışındaki bu yaşlı ergenler bir de solculuk molculuk sanrısı içinde yaşarlar. Onların yaşantısında solculuk gitmiş molculuk kalmış durumda. (Gericiliği salt eskiye bağlı olan anlamından ziyade cumhuriyetin getirdiği moderniteye şöyle ya da böyle dudak kıvıranları da katıyorum.)

İzmir kurtulmuştur, kutlu olsun da Kurtuluş içinde kuruluşunu tamamlayan CHP tutsak durumdadır. Her yönüyle sorunlu bir yapıya dönüşmüştür.

Bu CHP, o CHP değildir. Hormonlu olmayan organı yoktur; eylemsizliği çoktur. Her şeyden önemlisi ve öncelikli bir liderlik sorunu vardır. CHP’nin tarihsel misyonuna ve varlığına sırt dönmüş, onu çürüterek başkalaştırmış bir siyasi ihanet şebekesinin elindedir CHP. Bir ABD projesi olarak cumhuriyet ihaneti içerisinde olan bir kadronun elindedir. Geçiniz içindeki iyi niyetli üç beş figürü. İzlenen çizgidir partiye kimlik veren. Dolayısıyla tarihinde (İlki 12 Eylül dönemi) ikinci bir kapatma olarak 2010 yılında kapanmıştır o CHP. Şimdiki zahirinin yapısı ve adı Y-CHP’dir. (Yani Yeni CHP)

Kimsenin kendi ideolojisi doğrultusunda örgütlenmesine, parti kurmasına bir şey denilemez. Hatta iktidara gelmemek şartıyla antidemokratik partiler de kurulabilir. Sorun bu değil. Sorun, bu ABD patentli “Truva Atı”nın CHP içinde olmasındandır.

Naçizane tavsiye odur ki kurulu bir düzen içerisinde başkalaştırma işlemi, ideallerdeki o yolun alınmasında beyhude zaman kaybıdır. Kamuflaja ve bu kadar özgüvensizliğe gerek yok. Kurarsınız gerçek renginizle boyadığınız bir yuva, en azından hayallerinize engel olan Ortodoks (eskiye bağlı, geleneksel) takozlarla yan yana olmamış olursunuz. Hayııırrr, öyle buyrulduğu için kemirgenliğe teşne karakterler olarak içte güve görevi yapma zorunluluğu vardır. Maksat Ortodoks CHP’yi başkalaştırmaktır. Ecnebi tanımlamalara gerek yok. Bizden de söz var ya hani üzüm-bağcı hikâyesi olan.

Bir edebiyat yayın organı içerisinde ağır politik memleket meselelerine değinmek ne kadar denk düşer, biliyorum desem yalan olur (!). Hani şu halk dilindeki “kısa günün kârı” düsturuna uyarak yazmak için bir edebiyat yayınını zorlamadan genel yuvarlak laflarla yetindik işte.

E memleket daha daha yaşadıklarından ve yaşayacaklarından geri kalmayacağına göre e bu CHP yönetimi de buna teşne olmaya devam edeceğine göre nasıl olsa kalemimiz elimizde.

Sami Günal
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)

REKLAM

ÜCRETSİZ ABONE OL

REKLAM