Fazıl Hüsnü Dağlarca Ödülü tartışmalarına son nokta! / edebudsman
Nazım Hikmet'ten sonra "Türk şiirinin büyük şairi" Fazıl Hüsnü Dağlarca "adına!", "Beşiktaş doğumludur" denilerek Beşiktaş Belediyesi'nin şiir ödülü vermeye başlaması, tartışmalara neden oldu. En son Aydınlık gazetesi kültür sanat sayfasında yapılan soruşturmada, bu ödül "Dağlarca'nın vasiyetini çiğnemekle kalmadı, şairin sanatsal tutumuna, kişiliğine ve dünya görüşüne aykırı anlayışları temsil eden kişiler ödüllendirildi…" denildi. Tartışmalı belediye başkanına da dikkat çeken soruşturmaya, özellikle içten içe kaynayan Anadolu'daki edebiyat gruplarının öfkeli yanıtlar verdiği görüldü. Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi, korumamız gereken bir değeri bir belediyeye hapsetmek ve hem seçici kuruldaki zevatın, hem ödül alanların şaire ters anlayışta olması, edebiyatımızın içinde bulunduğu sefil durumu da tartışma konusu yaptı "Kişisel husumet" diye geçiştirilmek istenen belli başlı eleştiriler şöyle: 2- Allaha şükür hemen her şair ve yazarımız -edebiyat anlayışına, özgün duruşuna değil de- "adına!" verilen yüzlerce ödül var. Fakat tam tersi, seçici kurullarda görev yapacak fazla şair ve yazarımız yok galiba! Kurullarda hep aynı beş on kişi olur. 3- Türkiye Yazarlar Birliği'nin düzenlediği toplantılarda Yusuf Kaplan'la birlikte arz-ı endam eden, İstanbul TRT Müdürü olma makamına kadar yükselen Ömer Erdem gibi bir şaire Fazıl Hüsnü Dağlarca ödülü vermek, azıcık vicdan sahibi herkesi üzdü. 5- Peki, "Türkçe Katında Yaşamak" gibi yüzlerce şiir yazıp "Bir ak ki yüce atalar, bir al ki ulu oğullar / Türkçem, benim ses bayrağım..." ideolojisinde bir Dağlarca'yı, Türkçeyle bağını diğer halkın dilini "esir almış" olması üzerinden tanımlayan Şükrü Erbaş gibi bir şaire vermek hangi vicdana sığar? 6- Şükrü Erbaş'ın, Halkların Demokratik Partisi (HDP)'nin kurucusu olması, HDP milletvekili adayı olarak çalışması elbet kendi sorunu. Şiirinin estetik düzeyinin "Kimsenin kalmadığı darmadağın köylerde / 'Önce Vatan' yazısı bir hüzün değil midir?" olması da eleştirmenlerin görev alanında. 7- Peki, Dağlarca, "adına!" ödül koyup, ilk ödülü de kendi düşüncelerine düşman/zıt bu iki şaire verdiğinizi öğrenirse, o kutsal değneğiyle sizi kovalamaz mıydı a seçici kurul üyeleri! 8- Bu ödülü aldığına Erbaş da "şaşırmış" görünüyor. Ödül konuşmasında -"barışiçinaktivite!" sitesinden okuduğumuza göre- "Tuhaf bir mahcubiyet duygusu da yaşadım... Biraz karışık bir duygu hali." demiş. Dağlarca'nın şiirini Türkçenin beslendiği kültürden sıyırıverip, "tanrı ve doğa düşüncesi, dünyanın bütün coğrafyalarındaki insan, yaşama arzusu ve ölüm diyalektiği" alanına uçuruvermiş. Bir diğeri, ABD'de karanlık ilişkileri üzerine kitap bile yazılmış ve Varlık dergisindeki son söyleşisinde, "Türk edebiyatını solun tasallutundan kurtarıp değiştirmeyi başardım" diye bu ilişkiyi haklı çıkaracak itiraflarda bulunan Hasan Bülent Kahraman dostu! Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda kültür alanında önderlik etmiş ve çağdaş Türk edebiyatının kurucusu sayılan Yaşar Nabi Nayır'ın Varlık dergisini yönetme şerefine ulaşmış olduğu halde, dergide "civan" sözcüğünün "ciwan" diye yayınlanmasına göz yuman birisi. Ünlü şairimiz Ataol Behramoğlu ise, iyi niyeti kullanılarak, seçici kurulda durumu tartışmasız hale getirmek için hasbelkader davet edilmiş geliyor bize. (Biz de "iyi niyet"le böyle değerlendiriyoruz - şimdilik!) O da görevden kaçmamış, Aydınlık gazetesi kültür sanat sayfası yönetmeni şair Seyyit Nezir'e, tartışmalarla ilgili, iktidar sözcülerinin "ülkede her şey yolunda" demeci türü bir mektup göndermiş. "Dağlarca yurtsever olmasının yanında sosyalistti" diye -sanki ikisi zıt şeylermiş gibi- anımsatmış. (Yukarda saydığımız bu zevata mı kaldı sosyalistlik a Ataol Behramoğlu!) "Değerlendirme kurulu üyeleri ülkemizin seçkin şair ve yazarlarıdır" diye de eklemiş. Kuşkusuz böyle Ataol ağbi; hepsi yetenekli şairdir; sözümüz yok! Ancak "Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum / Güngörmüş, bilge toprağım / Yunus, Pir Sultan ve Nazım" diye yazmış bir büyük şairimize anımsatmak inan ağır geliyor! FETÖcu pilotlar da "ülkemizin" uçak kullanan "seçkin" pilot ve komutanlarıydı! Neylesin bu halk kendisine ateş eden "seçkin"leri!ELEŞTİRİLER KİŞİSEL Mİ DEĞİL Mİ? SİZ KARAR VERİN!
1- Şairin ölümünden (2008) hemen sonra kamuya açık bir toplantıda avukatı vasiyetini açıkladı. "Vasiyetimin amacının Türk çocuklarına Atatürk yolunu göstermek olduğunu beyan eder son arzu ve isteklerimi içeren vasiyetimin bunlardan ibaret olduğunu… noter huzurunda beyan ve ikrar ederim." diye açıkça vurgulandığı halde şiir ödülü düzenlenmesi en hafif deyimle ayıptır, şaire saygısızlıktır.
Baylar, herhalde Fazıl Hüsnü Dağlarca ne yazdığını bilen biriydi!
Nerdeyse elli ödül seçici kurulunda olan Doğan Hızlan özelinde laçkalaşarak çığırından çıkmış (Taylan Kara'nın kulakları çınlasın!) ve edebiyatımıza hiçbir maddi manevi katkısı kalmamış bir mekanizmanın, Dağlarca'nın vasiyetine bile ihanet edecek denli gözü dönmüş biçimde korkmadan sürdürülmesini iyi niyetle açıklamak zor.
O Dağlarca ki 1967'de ABD'deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından "En iyi Türk Şairi" seçilerek ödül verilmek üzere çağrılmasına, ödülü de reddederek adım kötüye çıkar diye gitmemiş bir TEMİZlikteydi!
9- Öfkeli eleştiriler, Dağlarca'nın sağlığında dostu olup, bu ödülde "seçici kurul üyesi" olanlara da yöneltilmiş durumda.
Seçici kurul üyelerinden biri, "Dağlarca'yla çok iyi geçindiğimiz söylenemez" diyor ve "Dağlarca'yı en son gençliğinde ziyaret ettiğini" itiraf ediyor zaten.
Bir diğer seçici kurul zatı, HDP toplantılarının müdavimi olmasının yanında, "Dağlarca milli şair değildir", "Nazım Hikmet yeryüzü şairidir" diye -Türklere kendi şairlerini bile çok gören- tuhaf değerlendirme yapan bir şair/yazar.ATAOL BEHRAMOĞLU...
"Ne Çok Hain" şiirini nereye saklayacağız!
AYDINLIK gazetesindeki soruşturmanın tümü için...
edebudsman
YORUMLAR